Muhammed peygamber çok odalı bir evde yaşıyordu, her birinde bir karısı vardı. Muhammed peygamber öğle uykusunda uyurken Beni Temim kabilesinden kalabalık bir gurup gelmiş ve evin arka tarafında durmuşlardı.
"Resulullah henüz uyuyordu, Ey Muhammed! Bizim yanımıza çık! diye bağırdılar, bunun üzerine uyandı ve çıktı.
"Bunun sırada Hucurat suresi indi. Bakın Allah sevgili resulünü uykudan uyandıran serseriler için ne diyor:
"Ey Muhammed! Odaların arkasından sana bağıranların çoğu aklı ermeyen kimselerdir.(HUCURÂT - 4.ayet)
Onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.(HUCURÂT - 5.ayet)
..
..
19 Temmuz 2011 Salı
TARAFSIZ OLMAK CESARET İSTER
Tarihte "Beni Kureyza" olayı olarak bilinen kaynağa göre 500-800 yahudinin Esir alındıktan sonra ellerini bağlatarak kafalarını kestiren ve çukurlara gömen, öldürdüğü erkeklerin eşlerini kendi adamlarına savaş ganimeti olarak dağıtan, Kocasını ve babasını öldürdüğü henüz 14 yaşındaki kabile liderinin eşini kendi karısı yapan komutan hangisidir?
A) Adolf Hitler
b) Mussolini
c) Slobodan Miloseviç
d) Muhammed peygamber
Bu kıyımı yaparken de emri tanrıdan aldım diyerek kendini temize çıkarmaya çalışan komutan?
.balıkesir bursa çanakkale manisa izmir mersin burdur konya denizli rize samsun sinop zonguldak aydın muğla bornova yalova sakarya bilecik bozüyük eskişehir kütahya sivrihisar polatlı hereke sapanca iznik erzurum erzincan bitlis bingöl muş niğde kırıkkale safranbolu gerede ordu artvin şavşat posof ağrı sıvas yozgat tokat turhal kastamonu bandırma susurluk gemlik mudanya inegöl erdek karasu ereğli antalyalisesi meslek haber
A) Adolf Hitler
b) Mussolini
c) Slobodan Miloseviç
d) Muhammed peygamber
Bu kıyımı yaparken de emri tanrıdan aldım diyerek kendini temize çıkarmaya çalışan komutan?
.balıkesir bursa çanakkale manisa izmir mersin burdur konya denizli rize samsun sinop zonguldak aydın muğla bornova yalova sakarya bilecik bozüyük eskişehir kütahya sivrihisar polatlı hereke sapanca iznik erzurum erzincan bitlis bingöl muş niğde kırıkkale safranbolu gerede ordu artvin şavşat posof ağrı sıvas yozgat tokat turhal kastamonu bandırma susurluk gemlik mudanya inegöl erdek karasu ereğli antalyalisesi meslek haber
23 Şubat 2011 Çarşamba
Kuran'a göre düşünme organı kalptir
Kalp kırılır mı?
Kalp düşünür mü?
Kalp sever mi?
İlk insanlar kalbin duyguların merkezi olduğuna ve ruhun burada oturduğuna inanıyorlardı. Heyecanlandıklarında korktuklarında karşı cinse ilgi duyduklarında kalbin gümbür gümbür atması kalbe alınan bir yaranın hemen ölüme sebep olması bu inancı güçlendiriyordu.
Eski Mısır'da kalbin dolaşım sistemi içindeki yeri biliniyordu ama kalbin aynı zamanda hafıza akıl ve idrak yeteneklerinin de merkezi olduğu sanılıyordu. Kalp ve duygular arasındaki bu ilişkiye olan inanç tarih boyunca devam etti. Mumyalama işlemi sırasında bütün organlar vücuttan çıkarılırken, sadece kalp yerinde bırakılırdı. Çünkü ölümden sonra kalbin, adalet tanrısı Maat'ın huzurunda hesap verdiğine inanılıyordu.
Kutsal kitaplar bile "Tanrı'yı bütün kalbinizle ve ruhunuzla sevin" derken sevgiyi ruh ve kalple özdeşleştiriyorlardı. Günümüzde tüm duyu merkezlerinin beyinde toplandığı bilinmesine rağmen insanlar sevgiden bahsederlerken ellerini başlarına değil kalplerine götürürler.
7.yy bilgisiyle yazılmış Kuran ayetleri:
Hac Suresi 46 "Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? "
Kalp düşünür mü?
Kalp sever mi?
İlk insanlar kalbin duyguların merkezi olduğuna ve ruhun burada oturduğuna inanıyorlardı. Heyecanlandıklarında korktuklarında karşı cinse ilgi duyduklarında kalbin gümbür gümbür atması kalbe alınan bir yaranın hemen ölüme sebep olması bu inancı güçlendiriyordu.
Eski Mısır'da kalbin dolaşım sistemi içindeki yeri biliniyordu ama kalbin aynı zamanda hafıza akıl ve idrak yeteneklerinin de merkezi olduğu sanılıyordu. Kalp ve duygular arasındaki bu ilişkiye olan inanç tarih boyunca devam etti. Mumyalama işlemi sırasında bütün organlar vücuttan çıkarılırken, sadece kalp yerinde bırakılırdı. Çünkü ölümden sonra kalbin, adalet tanrısı Maat'ın huzurunda hesap verdiğine inanılıyordu.
Kutsal kitaplar bile "Tanrı'yı bütün kalbinizle ve ruhunuzla sevin" derken sevgiyi ruh ve kalple özdeşleştiriyorlardı. Günümüzde tüm duyu merkezlerinin beyinde toplandığı bilinmesine rağmen insanlar sevgiden bahsederlerken ellerini başlarına değil kalplerine götürürler.
7.yy bilgisiyle yazılmış Kuran ayetleri:
Hac Suresi 46 "Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? "
Muminun 63 suresi "Fakat onların kalpleri bu konuda bir dalgınlık içindedir ve onların bundan başka bir takım işleri vardır...
Muhammed Suresi 24
Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?
Nahl Suresi 22
Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar.
İsra Suresi 36
Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
Nahl 108 Onlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir ve işte onlar, gafillerin ta kendileridir.
İsra Suresi 46 Kur'an'ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur'an'da (ibadete layık ilah olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.
Enam46 De ki: "Söyleyin bakayım, eğer Allah, kulaklarınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi mühürlerse, Allah'tan başka hangi tanrı onu size iade edecek?"
Kehf Suresi 57 Kim, kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.
Araf Suresi 179 "Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık. Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır."
Hud suresi 120 Ey Muhammed! Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz. Bunlarda, sana hak, müminlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir.
Necm11 Gözün gördüğüne kalp yalan demedi.
.
.
30 Ekim 2010 Cumartesi
Allah uzaylı mı?
Dünyamız binlerce yıldır dünya dışı yaratıkların istilası altında. Bazen aracılar bulup emirler yağdırıp kendilerine taptırıyorlar. Belkide inançla elde edilen bir tür enerjimizi sömürüyorlar.
Muhammed peygamber de bu aracılardan birisi. Kuran'da bir çok ayet insanın sürekli kabul edemeyeceği uygulamaları içeriyor. Dünya dışı canlılardan geldiği apaçık olan Kuran'daki bazı mesajlar.
Meryem suresi 98
"Hem onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Şimdi onlardan hiçbirini görüyor musun.... "
"Lut kavmi de mesajlarımızı yalanladı. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik" "Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları çığlık yakalayıverdi. Anında yurtlarının üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.
...onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
" Ad halkına gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak ettik.
" Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler.
"İşte biz, onların her birini kendi günahıyla (inançsızlığıyla) yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk.
Yoksa gökte olanın üzerinize 'taş yağdıran fırtınalı bir rüzgar' göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz o takdirde Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz.
".... Ress halkını ve bunlar arasında daha bir çok nesilleri de inkârcılıkları yüzünden helak ettik"
"Kendilerinden önce, yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları nice kuşakları helâk ettik.
Uzaylı vardır, olabilir diyerek dünya dışı mesajlar içeren bir dine inanılır mi?
Uzaylı vardır, olabilir diyerek evreni Allah yarattı denebilir mi?
Uzaylılar varsa, olabilirse Allah uzaylı olabilir mi?
Uzaylı yaratıklar bizi kontrol ediyor olabilir mi?
Allah uzaylı bir yaratık mı?
.
.
.
.
Uzaylı vardır, olabilir diyerek evreni Allah yarattı denebilir mi?
Uzaylılar varsa, olabilirse Allah uzaylı olabilir mi?
Uzaylı yaratıklar bizi kontrol ediyor olabilir mi?
Allah uzaylı bir yaratık mı?
.
.
.
.
5 Mayıs 2010 Çarşamba
Tiyatrolar tapınak olmasaydı ne olurdu?
İnsanları yönetmek, kontrol etmek, eğitmek tiyatrolar ile de mümkün iken neden dini öğretiler ön plana çıkarıldı?
Antik kentlerin en önemli kültür yapıları kuşkusuz tiyatrolarıdır. Hemen her antik kentin büyük ya da küçük bir tiyatroya sahip olması, antik çağlardaki kültür düzeyinin yüksekliğini göz önüne serer. Antik tiyatrolar bir seferde en az bin, en fazla kırk bin seyirci alabiliyordu. Bu kadar fazla izleyiciye ulaşmak bugün bile nadir rastlanılan kültürel faaliyetler olarak kabul edilirken, antikçağda olağandı. Bugün Türkiye’de 150’ye yakın antik tiyatro vardır. Bir kısmı da toprak altında çıkarılmayı bekliyor.
Küçük şehir devletlerinin varlığıyla gelişen tiyatrolar, insanların kültürel gelişiminin sağlandığı mekanlardı. Bir şehrin en önemli yapıları arasında belirgin şekilde yer alırlardı.
Toplumu eğitme yada kontrol etme mekanizmaları Tiyato veya kilise
Güçlenen Roma imparatorluğu şehir devletlerinin sonunu getirdiği gibi toplumun yaşam anlayışının da değişmesine neden oldu. Tiyatrolar, imparatorluk yönetiminin izlediği "toplumu uyutma politikası" nedeniyle kralın elinde bulunan bir kontrol mekanizması oldu.
Roma Dönemi'nde yöneticiler tarafından şiddetin kaynağı haline
getirilen bu yapılardaki vahşi gösterilere insanlar acımasızca malzeme oluyordu.
Büyük bir imparatorluk ancak tek tip düşünen, kontrol edilen bir halk ile mümkün olabilirdi. İmparatorluğun geniş coğrafyasındaki şehirlerde farklı düşüncelerin yer alacağı ve kimin kontrolünde olduğu belli olmayan tiyatrolar ile kontrol edilemezdi.
Bir tepede kurulu şehir devletinin tiyatroya verdiği önem!
.
Antik kentlerin en önemli kültür yapıları kuşkusuz tiyatrolarıdır. Hemen her antik kentin büyük ya da küçük bir tiyatroya sahip olması, antik çağlardaki kültür düzeyinin yüksekliğini göz önüne serer. Antik tiyatrolar bir seferde en az bin, en fazla kırk bin seyirci alabiliyordu. Bu kadar fazla izleyiciye ulaşmak bugün bile nadir rastlanılan kültürel faaliyetler olarak kabul edilirken, antikçağda olağandı. Bugün Türkiye’de 150’ye yakın antik tiyatro vardır. Bir kısmı da toprak altında çıkarılmayı bekliyor.
Küçük şehir devletlerinin varlığıyla gelişen tiyatrolar, insanların kültürel gelişiminin sağlandığı mekanlardı. Bir şehrin en önemli yapıları arasında belirgin şekilde yer alırlardı.
Toplumu eğitme yada kontrol etme mekanizmaları Tiyato veya kilise
Güçlenen Roma imparatorluğu şehir devletlerinin sonunu getirdiği gibi toplumun yaşam anlayışının da değişmesine neden oldu. Tiyatrolar, imparatorluk yönetiminin izlediği "toplumu uyutma politikası" nedeniyle kralın elinde bulunan bir kontrol mekanizması oldu.
Roma Dönemi'nde yöneticiler tarafından şiddetin kaynağı haline
getirilen bu yapılardaki vahşi gösterilere insanlar acımasızca malzeme oluyordu.
Büyük bir imparatorluk ancak tek tip düşünen, kontrol edilen bir halk ile mümkün olabilirdi. İmparatorluğun geniş coğrafyasındaki şehirlerde farklı düşüncelerin yer alacağı ve kimin kontrolünde olduğu belli olmayan tiyatrolar ile kontrol edilemezdi.
Bu ancak tek tip düşündüren, kutsal bir kitap ile mümkün olabilirdi. Konstantin M.S 325 yılında İznik Konsilini topladı. İmparatorluk Hristiyanlığa geçiş yaptı. Amaç, Kiliseler yardımıyla merkezi bir kontrol mekanizması oluşturmaktı. Cennet cehennem ve yeniden dirilme kavramları pagan Roma askerlerini bir savaş makinesi haline dönüştürecekti.
Zaman artık tek tanrılı inanç zamanıydı.
İnsanları kontrol etmek, kültürel gelişimini sağlamak için;
ibadet eden insanlar.... tiyatro yapan insanlar
Kilisede değişmeyen öğretiler ve değişmeyen din adamı vardır. Bir kutsal kitap defalarca tekrar edilir. Dini lidere, din adamına, Tanrı’nın işine karışılmaz. Toplumsal değişim Tanrı’nın işi ve Kutsal kitap ile sabitlenmiştir.
Amaç insanlığın eğitimi ise Tiyatro da bunun için bir araçtır. Seyirci daha kutsal, yukardadır. Ezik değildir. Kendine sunulana göre sevinir üzülür. İnsan istediğine, sevdiğine değer verir, alkışlar.
Alkışlanmak için sahne değişkendir, kılıktan kılığa girer, biri gider biri gelir. Merkezi bir yere bağlı değildir. Özgürdür. Alkışladıkça toplum değişir.
Helenistik Dönem'den Erken Hıristiyanlık Dönem'e kadar antik kentlerin en önemli yapıları olan tiyatrolar, yaklaşık 1500 yıldır eski görkemini yitirdi.
Bunun nedeni, yeni bir dinin ortaya çıkmasıydı. Tek tanrılı yeni dinin ilk inananları, Roma Dönemi'nde yöneticiler tarafından şiddetin kaynağı haline getirilen bu yapılardaki vahşi gösterilere acımasızca malzeme oluyordu. Sonuçta, yüzyıllarca çekilen zulüm ve acıların simgesi haline gelen anıtsal yapılara nefret duyan halk onları terk etti, lanetledi ve bazen de tahrip etti. İlk zamanlarda insanların izlemek için akın ettiği, sanatın ve özgür düşüncenin icra edildiği bu mekanlar cazibesini yitirdi. MS 5. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı, MS 7. yüzyılda ise tamamen terk edildi.
Kuralı koyan kutsal kişi toplumu istediğine inandırır, alkışlatır.
Tiyatroda alkışlanan şeyler toplumun değerleri olur.
Zaman artık tek tanrılı inanç zamanıydı.
İnsanları kontrol etmek, kültürel gelişimini sağlamak için;
ibadet eden insanlar.... tiyatro yapan insanlar
Kilisede değişmeyen öğretiler ve değişmeyen din adamı vardır. Bir kutsal kitap defalarca tekrar edilir. Dini lidere, din adamına, Tanrı’nın işine karışılmaz. Toplumsal değişim Tanrı’nın işi ve Kutsal kitap ile sabitlenmiştir.
Amaç insanlığın eğitimi ise Tiyatro da bunun için bir araçtır. Seyirci daha kutsal, yukardadır. Ezik değildir. Kendine sunulana göre sevinir üzülür. İnsan istediğine, sevdiğine değer verir, alkışlar.
Alkışlanmak için sahne değişkendir, kılıktan kılığa girer, biri gider biri gelir. Merkezi bir yere bağlı değildir. Özgürdür. Alkışladıkça toplum değişir.
Helenistik Dönem'den Erken Hıristiyanlık Dönem'e kadar antik kentlerin en önemli yapıları olan tiyatrolar, yaklaşık 1500 yıldır eski görkemini yitirdi.
Bunun nedeni, yeni bir dinin ortaya çıkmasıydı. Tek tanrılı yeni dinin ilk inananları, Roma Dönemi'nde yöneticiler tarafından şiddetin kaynağı haline getirilen bu yapılardaki vahşi gösterilere acımasızca malzeme oluyordu. Sonuçta, yüzyıllarca çekilen zulüm ve acıların simgesi haline gelen anıtsal yapılara nefret duyan halk onları terk etti, lanetledi ve bazen de tahrip etti. İlk zamanlarda insanların izlemek için akın ettiği, sanatın ve özgür düşüncenin icra edildiği bu mekanlar cazibesini yitirdi. MS 5. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı, MS 7. yüzyılda ise tamamen terk edildi.
Kuralı koyan kutsal kişi toplumu istediğine inandırır, alkışlatır.
Tiyatroda alkışlanan şeyler toplumun değerleri olur.
Bir tepede kurulu şehir devletinin tiyatroya verdiği önem!
.
23 Nisan 2010 Cuma
Depremlerin nedeni kadınlardır!
Tahran’daki Cuma namazlarını kıldıran birkaç din adamından biri olan Hüccetülislam Kazım Sadıgi, depremlerin artmasının nedeninin gayrı meşru cinsel ilişkiler ve kadınların uygunsuz kıyafetlerle dolaşması olduğunu savundu.
Hüccetülislam Kazım, “Doğal felaketler bizim davranışlarımızın sonucudur” dedi. İslami kıyafet kurallarına uymayıp iyi örtünmeyen kadınların gençleri yozlaştırdığını ileri süren Hüccetülislam Sadıgi, “Gayrı meşru cinsel ilişkilerin artması yer sarsıntılarının sayısını da arttırıyor” iddiasında bulundu.
“İslami kurallar uymak dışında bir seçeneğimiz yok” diyen Hüccetülislam Sadıgi, evlilik yaşının yükselmesi ve boşanmaların artmasını da eleştirerek, bunların toplumda yıkıma yol açacağını söyledi. Sadıgi, erken yaşta evliliğin özendirilmesi ve boşanmaların önlenmesi için ortak çaba gösterilmesi gerektiğini savundu. Kaynak: milliyet
Kuran'dan ilgili ayetler:
Meryem suresi 98 ayet" Hem onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Şimdi onlardan hiçbirini görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun?"
"Lut kavmi de uyarıları yalanladı. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık" Kamer Suresi, 33–34
"Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları çığlık yakalayıverdi. Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır. O (şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hâlâ) durmaktadır." Hicr 73–76
Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar. ANKEBUT 37
Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler. HAKKA SURESİ 6
Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi. SAD 3
İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. ANKEBUT SURESİ 40
Yoksa gökte olanın üzerinize 'taş yağdıran (fırtınalı) bir rüzgar' göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz o takdirde Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz. MÜLK SURESİ 17
25:38 -".... Ress halkını ve bunlar arasında daha bir çok nesilleri de inkârcılıkları yüzünden helak ettik"
32:26 -" Kendilerinden önce, yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları nice kuşakları helâk etmiş olmamız, daha onları doğru yola iletmedi mi?
36:31"Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. "
50:36 -" Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik,"
59:2" Ehl-i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünleri yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı…..."
Hüccetülislam Kazım, “Doğal felaketler bizim davranışlarımızın sonucudur” dedi. İslami kıyafet kurallarına uymayıp iyi örtünmeyen kadınların gençleri yozlaştırdığını ileri süren Hüccetülislam Sadıgi, “Gayrı meşru cinsel ilişkilerin artması yer sarsıntılarının sayısını da arttırıyor” iddiasında bulundu.
“İslami kurallar uymak dışında bir seçeneğimiz yok” diyen Hüccetülislam Sadıgi, evlilik yaşının yükselmesi ve boşanmaların artmasını da eleştirerek, bunların toplumda yıkıma yol açacağını söyledi. Sadıgi, erken yaşta evliliğin özendirilmesi ve boşanmaların önlenmesi için ortak çaba gösterilmesi gerektiğini savundu. Kaynak: milliyet
Kuran'dan ilgili ayetler:
Meryem suresi 98 ayet" Hem onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Şimdi onlardan hiçbirini görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun?"
"Lut kavmi de uyarıları yalanladı. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık" Kamer Suresi, 33–34
"Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları çığlık yakalayıverdi. Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır. O (şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hâlâ) durmaktadır." Hicr 73–76
Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar. ANKEBUT 37
Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler. HAKKA SURESİ 6
Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi. SAD 3
İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. ANKEBUT SURESİ 40
Yoksa gökte olanın üzerinize 'taş yağdıran (fırtınalı) bir rüzgar' göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz o takdirde Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz. MÜLK SURESİ 17
25:38 -".... Ress halkını ve bunlar arasında daha bir çok nesilleri de inkârcılıkları yüzünden helak ettik"
32:26 -" Kendilerinden önce, yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları nice kuşakları helâk etmiş olmamız, daha onları doğru yola iletmedi mi?
36:31"Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. "
50:36 -" Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik,"
59:2" Ehl-i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünleri yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı…..."
İsa'yı yıldırım çarptı
Yağmuru Allah yağdırdığı gibi yıldırımları da Allah gönderir. Kuran Rad suresi 13. ayette
"O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar." açıkca ifade edilmektedir.
Kuran'da yıldırımla ilgili ayetler....
"Rablerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi." Zariyat 44. ayet
Bilmez misiniz ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirir; üstüste yığar, sen de onların arasından yağmur yağdığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutlar indirir, Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır! Nur 43.
Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa’dan, bunun daha büyüğünü istemişler de, "Bize Allah’ı apaçık göster" demişlerdi. Zulümleri sebebiyle hemen onları yıldırım çarptı… Nisa153.
Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ kupkuru bir toprak haline gelir.
Kehf 40.
Bir zamanlar: Ey Musa! Biz Allah’ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde hemen sizi yıldırım çarpmıştı.
Bakara 55.
Semûd’a gelince onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Böylece yapmakta oldukları kötülükler yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarptı. Fussilet 17.
Gök gürültüsü Allah’ı hamd ile tesbih eder. Melekler de O’nun heybetinden dolayı tesbih ederler. Onlar, Allah hakkında mücâdele edip dururken O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şiddetli olandır.
Rad 13.
Bir kısmı da, karanlıklarda, gök gürlemeleri ve şimşek arasında gökten boşanan sağanağa tutulup, yıldırımlardan ölmek korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzer. Bakara 19.
Haymana'da hayvanları da yıldırım çarptı.
"O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar." açıkca ifade edilmektedir.
Kuran'da yıldırımla ilgili ayetler....
"Rablerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi." Zariyat 44. ayet
Bilmez misiniz ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirir; üstüste yığar, sen de onların arasından yağmur yağdığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutlar indirir, Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır! Nur 43.
Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa’dan, bunun daha büyüğünü istemişler de, "Bize Allah’ı apaçık göster" demişlerdi. Zulümleri sebebiyle hemen onları yıldırım çarptı… Nisa153.
Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ kupkuru bir toprak haline gelir.
Kehf 40.
Bir zamanlar: Ey Musa! Biz Allah’ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde hemen sizi yıldırım çarpmıştı.
Bakara 55.
Semûd’a gelince onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Böylece yapmakta oldukları kötülükler yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarptı. Fussilet 17.
Gök gürültüsü Allah’ı hamd ile tesbih eder. Melekler de O’nun heybetinden dolayı tesbih ederler. Onlar, Allah hakkında mücâdele edip dururken O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şiddetli olandır.
Rad 13.
Bir kısmı da, karanlıklarda, gök gürlemeleri ve şimşek arasında gökten boşanan sağanağa tutulup, yıldırımlardan ölmek korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzer. Bakara 19.
Haymana'da hayvanları da yıldırım çarptı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)