"Hani kafirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke'den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır." Enfal(8/30)
‘’Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır yahut korkar.” Ta-Ha(20/44)
‘’Biz onu yüzbin, yahut daha fazla insana peygamber olarak gönderdik.’’ Saffat(37/142, 147)
18 - Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti.
19 - Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.
20 - Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.
21 - Sonra baktı.
22 - Sonra kaşını çattı, surat astı.
23 - Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı.
24 - "Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir."
25 - "Bu, sadece bir insan sözüdür."
26 - Ben onu Sekar'a (cehenneme) sokacağım.
27 - Bilir misin sen, nedir o sekar?
28 - Ne geriye bir şey kor, ne bırakır.
29 - Durmadan derileri kavurur.( MÜDDESSİR SURESİ )
‘’Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tağuttan kaçının” diye peygamber gönderdik.’’ Nahl(16/36)
Anlaşılmayan bir şey var mı? Yok, gayet anlaşılır. Her ümmete peygamber yolladık yazıyor. Bakalım başka ne yazılmış.
‘’Dileseydik her memlekete bir uyarıcı gönderirdik.’’ Furkan(25/51)
‘’Böylece biz sana Arapça bir Kuran vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın...’’ Şura(42/7)
Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih, Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!(TEVBE - 30)
’“Yaratıcıların en güzelini, sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah’ı bırakarak Bal’e mi tapıyorsunuz?”‘’ Saffat(37/125, 126)
‘’O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. ‘’; ‘’Ancak seçtiği resuller başka. (Onlara bildirir.)... ’’ Cin (sıra no:72,shf no:571, ayet no:26, 27 )
Açıkça anlaşılmakta ki Allah peygamberlerden başkasına gaybı bildirmem diyor.
‘’Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik: ‘’;
‘’Onu (bebek Musa’yı) sandığın içine koy ve denize (Nil’e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi (Firavun) alsın... ‘’ Ta-ha (sıra no:20, shf no:311, ayet no:38, 39 )
‘’Musa’nın annesine, “Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize (Nil’e) bırak, korkma, üzülme. Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız” diye ilham ettik. ‘’ Kasas (sıra no:28, shf no:384, ayet no:7 )
Bu ayetlerde Musa’nın annesine gaybın bildirildiği iki kez açıkça söyleniyor. Musa’nın annesi peygamber midir?
‘’Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. “Ben kısır bir kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” dedi.’’; ‘’ Onlar (melekler-yazarın notu) dediler ki: “Rabbin böyle buyurdu... ‘’ Zariyat (sıra no:51, shf no:519, ayet no:29, 30 )
Burada da İbrahim’in karısına gayb melekler tarafından bildiriliyor.
İbrahim’in karısı peygamber midir?
Neye inanacağız şimdi?
Allah’ın bir öyle bir böyle konuştuğuna mı, Kuran’ı Allah’ın yazdırmadığına mı?
‘’... Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı. ‘’ Nisa 4/82
‘’Böylece onlar Hud’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helak ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.’’ Şu’ara 26/139
Görüldüğü gibi, Hud’un kavmi onu yalanlayınca, iman edenlerde, inkarcılarla birlikte helak edilmişler.
‘’Onlar, inkar edenler ve sizi Mescid-i Haram’ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkeklerle, inanmış kadınları bilmeyerek ezmeniz ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, (Allah, Mekke’ye girmenize izin verirdi). Allah, dilediğini rahmetine koymak için böyle yapmıştır. Eğer, inananlarla inkarcılar birbirinden ayrılmış olsalardı, onlardan inkar edenleri elem dolu bir azaba uğratırdık.’’ Fetih 48/25
Burada bir tutarsızlık, keyfilik yok mudur?
Çelişki: Allah Muhammed'e gayb'ı bildirmiş midir?
‘’Ancak seçtiği resuller başka. (Onlara bildirir.) Fakat O, Resulün önünde ve arkasında gözetleyici (melek)ler yürütür ki resullerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin.’’ Cin (sıra no:72, shf no:571, ayet no:27, 28 )
‘’… Allah, size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). …’’ Al-i İmran(sıra no:3, shf no:49, ayet no:179 )
‘’O, ( Muhammed - yazarın notu ) gayb hakkında cimri değildir. ‘’ Tekvir (sıra no:81, shf no:581, ayet no:24 )
Bu ayete Diyanet’in dip notu ise şöyledir:
‘’Ayette, Muhammed’in vahiy yoluyla aldığı bilgileri, hiçbir şey saklamadan, olduğu gibi tebliğ ettiği ifade edilmektedir. ’’
Ayetten de anlaşılan bu zaten. Ve anlaşıldığı gibi Muhammed gaybı bilmektedir.
‘’De ki: … Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.” A’raf (sıra no:7, shf no:150, ayet no:188 )
‘’De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem... ‘’ En’am (sıra no:6, shf no:127, ayet no:50 )
Bu gruptaki üç ayete göre ise Muhammed gaybı bilmiyor. Allah’ın yazdırdığı kitapta olamayacak bir çelişki daha.
Kuran’a göre Allah önce gayb hakkında cimri değilim diyor, sonra gaybı peygamberlere bildiririm diyor, sonra da Nuh ve Muhammed’e ‘ben gaybı bilmem’ dedirtiyor. Allah böyle çelişkilerle dolu bir kitap yazdırır mı?
Çelişki: Allah peygamberleri kimlerden seçer?
‘’Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik...’’ Yusuf (sıra no:12, shf no:234, ayet no:109 )
‘’Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber gönderdik...’’ Enbiya (sıra no:21, shf no:321, ayet no:7 )
‘’De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.” ‘’ İsra (sıra no:17, shf no:281, ayet no:95 )
Yukarıdaki ayetler çok açık, yalnızca ‘erkekler’ peygamber olarak gönderilmiştir deniliyor, meleklerden peygamber gönderilmediği özellikle vurgulanıyor. Peki aşağıdaki ayet ne diyor bakalım:
‘’Allah, meleklerden de resuller seçer, insanlardan da... ’’ Hac (sıra no:22, shf no:331, ayet no:75 )
Önce meleklerden peygamber yok de, sonra meleklerden de peygamber seçer de. Sonra da bu çelişkiler Allah’ın vahiylerinin eseri de, hadi ordan. O zaman cevapla bakalım;
Meleklerden seçilen peygamber kimdir? Hangi tarihte gönderilmiştir? Hangi topluma gönderilmiştir? Kuran’da neden belirtilmemiştir?
Bu zıt ayetlerden hangisine inanacak müminler?
20 Ocak 2010 Çarşamba
18 Ocak 2010 Pazartesi
Allah'ın şiddeti
Meryem 98.ayet
" Hem onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Şimdi onlardan hiçbirini görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun?"
Muhammed yazması Kuran, Araf suresi 78.
" Onları, bir 'sarsıntı' yakaladı. Yurtlarında diz çökmüş olarak sabahladılar.
7:91
"Böylece onları bir 'sarsıntı' tuttu. Arkasından da yurtlarında, diz çökmüş olarak sabahladılar."
Kuran 99:1-3
"Yer şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı zaman,
Ve yer ağırlıklarını (dışa) çıkardığı zaman,
İnsan da: "Buna ne oluyor?" dediği zaman..."
6:6
" Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkanları onlara vermiştik. Onlara gökten bol bol yağmur indirmiş, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından dolayı helak ettik. Ve kendilerinden sonra başka bir nesil yarattık."
10:13
" Andolsun ki, sizden önceki devirlerin bir çok kavmini, peygamberleri kendilerine bir çok belge ile geldikleri halde zulmettikleri ve imana gelmedikleri için helak ettik. İşte günahkârlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız. "
6:65
" De ki; Allah , üzerinizden veya ayaklarınızın altından, azap göndermeye kadirdir. Yahut bir milleti musallat ederek bazınıza, bazınızın azabını tattırır..."
11:102
" İşte Rabbin, zalim memleketleri cezalandırdığı zaman böyle cezalandırır. Çünkü O'nun cezası çok acı, çok çetindir. "
19:74
" Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve gösterişce daha güzel nice asırlar halkını helak etmişizdir."
20:128 " Onları, yerlerinde gezip durdukları şu kendilerinden önce yok ettiğimiz bunca nesillerin o korkunç akibeti doğru yola sevk etmedi mi? Doğrusu bunda ibret alacak aklı olanlar için nice deliller vardır. "
23:42 " Sonra onların ardından bir başka nesil getirdik."
25:38 -
".... Ress halkını ve bunlar arasında daha bir çok nesilleri de inkârcılıkları yüzünden helak ettik"
28:43 -
" Andolsun ki biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Musa'ya olur ki düşünür, öğüt alırlar diye, ... tevrat'ı vermişizdir.
32:26 -
" Kendilerinden önce, yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları nice kuşakları helâk etmiş olmamız, daha onları doğru yola iletmedi mi? "
36:31
"Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. "
50:36 -
" Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik,"
59:2
" Ehl-i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünleri yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı…..."
33:26
A" llah, Kitap ehlinden, kafirleri destekleyenleri kalelerinden indirmiş, kalblerine korku salmıştı; onların kimini öldürüyor, kimini de esir alıyordunuz."
64/11
"Allah'ın izni olmadan hiçbir musibet gelip çatmaz."
.
" Hem onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Şimdi onlardan hiçbirini görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun?"
Muhammed yazması Kuran, Araf suresi 78.
" Onları, bir 'sarsıntı' yakaladı. Yurtlarında diz çökmüş olarak sabahladılar.
7:91
"Böylece onları bir 'sarsıntı' tuttu. Arkasından da yurtlarında, diz çökmüş olarak sabahladılar."
Kuran 99:1-3
"Yer şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı zaman,
Ve yer ağırlıklarını (dışa) çıkardığı zaman,
İnsan da: "Buna ne oluyor?" dediği zaman..."
6:6
" Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkanları onlara vermiştik. Onlara gökten bol bol yağmur indirmiş, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından dolayı helak ettik. Ve kendilerinden sonra başka bir nesil yarattık."
10:13
" Andolsun ki, sizden önceki devirlerin bir çok kavmini, peygamberleri kendilerine bir çok belge ile geldikleri halde zulmettikleri ve imana gelmedikleri için helak ettik. İşte günahkârlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız. "
6:65
" De ki; Allah , üzerinizden veya ayaklarınızın altından, azap göndermeye kadirdir. Yahut bir milleti musallat ederek bazınıza, bazınızın azabını tattırır..."
11:102
" İşte Rabbin, zalim memleketleri cezalandırdığı zaman böyle cezalandırır. Çünkü O'nun cezası çok acı, çok çetindir. "
19:74
" Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve gösterişce daha güzel nice asırlar halkını helak etmişizdir."
20:128 " Onları, yerlerinde gezip durdukları şu kendilerinden önce yok ettiğimiz bunca nesillerin o korkunç akibeti doğru yola sevk etmedi mi? Doğrusu bunda ibret alacak aklı olanlar için nice deliller vardır. "
23:42 " Sonra onların ardından bir başka nesil getirdik."
25:38 -
".... Ress halkını ve bunlar arasında daha bir çok nesilleri de inkârcılıkları yüzünden helak ettik"
28:43 -
" Andolsun ki biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Musa'ya olur ki düşünür, öğüt alırlar diye, ... tevrat'ı vermişizdir.
32:26 -
" Kendilerinden önce, yurtlarında gezip dolaşmakta oldukları nice kuşakları helâk etmiş olmamız, daha onları doğru yola iletmedi mi? "
36:31
"Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. "
50:36 -
" Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik,"
59:2
" Ehl-i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünleri yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı…..."
33:26
A" llah, Kitap ehlinden, kafirleri destekleyenleri kalelerinden indirmiş, kalblerine korku salmıştı; onların kimini öldürüyor, kimini de esir alıyordunuz."
64/11
"Allah'ın izni olmadan hiçbir musibet gelip çatmaz."
.
16 Ocak 2010 Cumartesi
Büyüklüğüne Göre Yıldızlar toz tanesi dünyamız.
Dünyamızı 1 cm çapında düşünürsek, Bilinen en büyük yıldız, VY Canis Majoris 2.8 km çapında
Kabeye Allahın evi denmesinin sebebi nedir?
"Bir zamanlar Kâbe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için EVİMİ tertemiz et." (Hac Suresi 26)
11 Ocak 2010 Pazartesi
Allahın Evi
Kabe, İslam inancına göre Allahın Evi'dir, Allah tarafından korunmaktadır. Bu durum özellikle aşağıdaki ayette anlatılmaktadır.
Al-i İmran 97. ayet:
"Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur."
Kuran, Kabeyi güvenli bir yer olarak tasvir ediyor. Zaten Fil Suresi'nde anlatılan Ebabil Kuşları hikayesi de bu fikri destekliyor. Oysaki Kabenin tarihi bunun tam tersini söylüyor: Halife Abdullah Bin Zübeyr, Haccac komutasındaki Emevi ordusu Mekke' yi kuşatınca son çare olarak Kabe' nin içine giriyor. Abdullah Bin Zübeyr' in Kabe' ye sığınmasında Al-i İmran Suresi' nin 97. ayetine olan inancının etkisinin olduğunu tahmin etmek zor değil çünkü o bir halife.
Ancak Kabe mancınıklarla taşa tutuluyor. Kabe yıkılıyor ve içindeki halife de ölüyor. Böylece Al-i İmran Suresi' nin 97. ayetindeki iddia asılsız çıkıyor. Al-i İmran Suresi 97. ayetindeki gerçekliği olmayan iddiayı perdelemek için bazı İslamcılar "güvenlik" kelimesinin anlamını bozarak burada ruhsal huzur gibi bir anlamın kasdedildiğini söylemektedir. Oysa pek çok mealde geçen kelime "güvenlik"tir.
929 yılında Abbasi yönetimine isyan eden Karmati mezhebinin lideri Ebu Tahir Mekke'yi ele geçirdi. Hac mevsiminde, tavaf eden Hacıları, Kâbe'nin kapısına oturtup kılıçla kesti. Karmati Lideri, “Ben Allah'ım, Allah'layım, yaratan da, yok eden de benim!” diyordu. Hacılar kaçıp Kâbe'nin örtüsüne yapışıyor ama o halde öldürülüyorlardı. Ebu Tahir öldürdüğü hacıları Zemzem kuyusuna doldurttu. Zemzem kuyusunun üstündeki kubbeyi yıktıran Ebu Tahir Kâbe'nin örtüsünü parçalatıp askerlere dağıttı. Kâbe'nin kapısını söktürdü. Ebu Tahir, bununla yetinmedi. Hacerülesved'in sökülmesini emretti ve bunu balyozla söktürtüp yanı sıra götürdü. Hacerülesved, 22 sene dışarıda kaldı . Hacerülesved, 1022 yılında da saldırıya uğradı. Mısırlı birisi hacılarla gelip Kâbe'yi tavaf etti ve Hacerülesved'i öpeceği sırada elindeki gürzle o mübarek taşa tam üç kez vurdu. Adam, “Ne zamana kadar şu taşa ibadet edeceğiz. Ne Muhammet ne de Ali beni yapacağım işten alıkoyamayacaktır. Bugün şu Beyt'i (evi) yıkacağım” dedi. Bunun üzerine Yemenli birisi onu öldürdü, adamları da öldürüldüler. (İbn Kesir, c.12, s. 84)
http://www.turandursun.com/index.php?categoryid=21&p2007_articleid=9 (Alıntı 1)
http://www.turandursun.com/index.php?categoryid=21&p2007_articleid=5 (Alıntı 2)
Al-i İmran 97. ayet:
"Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur."
Kuran, Kabeyi güvenli bir yer olarak tasvir ediyor. Zaten Fil Suresi'nde anlatılan Ebabil Kuşları hikayesi de bu fikri destekliyor. Oysaki Kabenin tarihi bunun tam tersini söylüyor: Halife Abdullah Bin Zübeyr, Haccac komutasındaki Emevi ordusu Mekke' yi kuşatınca son çare olarak Kabe' nin içine giriyor. Abdullah Bin Zübeyr' in Kabe' ye sığınmasında Al-i İmran Suresi' nin 97. ayetine olan inancının etkisinin olduğunu tahmin etmek zor değil çünkü o bir halife.
Ancak Kabe mancınıklarla taşa tutuluyor. Kabe yıkılıyor ve içindeki halife de ölüyor. Böylece Al-i İmran Suresi' nin 97. ayetindeki iddia asılsız çıkıyor. Al-i İmran Suresi 97. ayetindeki gerçekliği olmayan iddiayı perdelemek için bazı İslamcılar "güvenlik" kelimesinin anlamını bozarak burada ruhsal huzur gibi bir anlamın kasdedildiğini söylemektedir. Oysa pek çok mealde geçen kelime "güvenlik"tir.
929 yılında Abbasi yönetimine isyan eden Karmati mezhebinin lideri Ebu Tahir Mekke'yi ele geçirdi. Hac mevsiminde, tavaf eden Hacıları, Kâbe'nin kapısına oturtup kılıçla kesti. Karmati Lideri, “Ben Allah'ım, Allah'layım, yaratan da, yok eden de benim!” diyordu. Hacılar kaçıp Kâbe'nin örtüsüne yapışıyor ama o halde öldürülüyorlardı. Ebu Tahir öldürdüğü hacıları Zemzem kuyusuna doldurttu. Zemzem kuyusunun üstündeki kubbeyi yıktıran Ebu Tahir Kâbe'nin örtüsünü parçalatıp askerlere dağıttı. Kâbe'nin kapısını söktürdü. Ebu Tahir, bununla yetinmedi. Hacerülesved'in sökülmesini emretti ve bunu balyozla söktürtüp yanı sıra götürdü. Hacerülesved, 22 sene dışarıda kaldı . Hacerülesved, 1022 yılında da saldırıya uğradı. Mısırlı birisi hacılarla gelip Kâbe'yi tavaf etti ve Hacerülesved'i öpeceği sırada elindeki gürzle o mübarek taşa tam üç kez vurdu. Adam, “Ne zamana kadar şu taşa ibadet edeceğiz. Ne Muhammet ne de Ali beni yapacağım işten alıkoyamayacaktır. Bugün şu Beyt'i (evi) yıkacağım” dedi. Bunun üzerine Yemenli birisi onu öldürdü, adamları da öldürüldüler. (İbn Kesir, c.12, s. 84)
http://www.turandursun.com/index.php?categoryid=21&p2007_articleid=9 (Alıntı 1)
http://www.turandursun.com/index.php?categoryid=21&p2007_articleid=5 (Alıntı 2)
Muhammed Kuran'ı uyduruyor muydu?
Muhammed kendi güvenirliliğini sarsan ya da kendisini en ufak bir şekilde bile eleştiren insanları öldürtmüştür. Muhammed'i eleştiren ve bu eleştirilerin bedelini hayatları ile ödeyen insanlar hakkında geniş bilgi için lütfen bu konuyu okuyunuz.. Muhammed'in zamanında eğer bir kişi müslüman olmuşsa, o kişinin sonra İslam'i terketmesi neredeyse imkansızdı. Buna rağmen İslam'i terkeden bazı kişiler olmuştu. Bunlardan birisi ise Ebi Sarh'tir. Kimdir Ebi Sarh? Ebi Sarh, Muhammed'in vahiylerini kaleme almış, Ku'ran katipliği yapmış ve daha sonrasında esrarengiz bir şekilde İslam'i terketmiştir. Ebi Sarh ayrıca Hz. Osman'in süt kardeşi ve halasının oğludur. Ebi Sarh İslam'i terkettikten sonra tıpkı diğerleri gibi öldürülmemek için kaçar ve halasının oğlu, süt kardeşi Hz. Osman'a sığınır.
Muhammed'ın en uzun süreli ve en tecrübeli katiplerinden biri olduğu için vahiy anlarında Muhammed'e indirilen ayetlerin yazılış şekli hakkında Muhammed'e tavsiyelerde bulunuyordu. Muhammed'de çoğu zaman Ebi sarh'in tavsiyelerini onaylıyor ve akabinde Kuran Muhammed'in değil, Ebi sarh'in dile getirdiği şekilde yazılıyordu..
İşte kanıt;
“İbn-u Ebi Sarh diyor ki: “Eğer Muhammed’e vahyolunuyorsa bana da vahyolunuyor. Eğer Allah indiriyorsa ben de onun indirdiğinin mislini indiririm. (İbn Kesir, Tefsir, Sabuni muhtasarı, I/600)
Ebi Sarh, iste bu yüzden Muhammed'in uydurukçu olduğunu anlamış ve İslam'i terkederek Osman'in yanına sığınmıştır. Olayı duyan Muhammed ateş püskürüyordu. Ardından hemen bu olay hakkında ayetler inmeye başlamıştı;
El-En’am, 93. ayet
“Allah’a karşı yalan uydurandan, ya da kendisine karşı bir şey vahy edilmemişken “bana da vahyolundu” diyenden ve “ben de Allah’ın indirdiği gibi indireceğim” diyenden daha zalim kim olabilir?”
Muhammed bu olaydan sonra yine her zaman olduğu gibi insanları cehennem azabı ile korkutmaya çalışmıştır.
Nalh, 106
"Gonlu imanla dolu oldugu halde, zor altinda olan kimse mustesna, inandiktan sonra Allah'i inkar edip, gonlunu kafirlige acanlara Allah katindan bir gazap vardir, buyuk azab da onlar icindir"
Yani üstteki ayette Muhammed'in anlatmaya çalıştığı şudur;Sakın ola ki Ebi sarh hakkında çıkan dedikodulara inanmayın. İnananlar için "Allah katından bir gazap vardır, büyük azab da onlar içindir".Bu olay hakkında dedikodular hızla yayılıyor ve Muhammed'in güvenirliliğini sarsılıyordu. Muhammed olayı örtbas edebilmek ve kendisi hakkında çıkan dedikodulara ve kişilerin kafalarındaki soru işaretlerine son verebilmek için şu ayeti indirmiştir;
Nahl, 110
"Rabbin, turlu eziyete ugratildiktan sonra hicret eden, Allah ugrunda savasan ve sabreden kimselerden yanadir. Rabbin suphesiz bundan sonra da bagislar ve merhamet eder."
Muhammed böylelikle peygamberliği hakkında şüpheye düşen müslümanlarının gönüllerine su serpiyordu. Tabi "şeytan ayetleri" olayında da olduğu gibi Muhammed'in her zaman imdadına yetişen şeytan, suçu üstleniyor ve Ebi Sarh'i yoldan çıkarttığını itiraf ediyordu;
Ibnu Abbas anlatiyor: "Ebi Sarh, Hz. Muhammed'e katiplik yapiyordu. Seytan ayagini kaydirdi; adam irtidad ederek kafirlere sigindi. Hz Muhammed fetih günü, onun öldürülmesini emretti. Ancak, Hz. Osman onu himayesi altina aldi. Resulullah da bu himayeyi tanidi.
"Ebi Sarh Mekke'de Muhammed hakkında beyanatlarda bulunuyor kişilere Kuran ayetlerinin Allah tarafından değil, Muhammed tarafından uydurulduğunu söylüyordu. Artık Ebi Sarh ölmeden Muhammed'e rahat uyku yoktu. Mekke feth olunca Ebi Sarh, Muhammed'in eline düşmüştür.
Ebi Sarh'in kellesi için buyrukta bulunmuştur. Bunu duyan Ebi Sarh'in süt kardeşi Hz. Osman;
Ortalık durulunca peygamberin huzuruna getirdi, affedilmesini istedi, Biat’ının kabulü için yalvardı. Bu rica üç kez tekrarlandıktan sonra ancak Muhammed İbn Ebi’s-Sarh’ın biatını kabul etti.
Onlar gittikten sonra Ashabına dönerek:“Biat etmeden evvel içinizden bu adamı katledecek doğru biri çıkmadı mı? Diye sordu. Onlar da: “Biz işaretinizi bekliyorduk” cevabını verdiler. Bunun üzerine Rasulullah(sav): “Bir Peygamber ima ile adam öldürtmez, açık konuşur.” ( İbn-i Sa’d, E.Davut, Nesei, Hakim, İbn-i Hişam, İbn-i Hacer)Muhammed yukarıdaki hadiste “Bir Peygamber ima ile adam öldürtmez, açık konuşur.” diyerek kendisinin ne derece tehlikeli narsisist mafya babası olduğunu gözler önüne sermektedir. Muhammed madem açık konuşmayı sever, o halde neden Osman'in önünde Ebi sarh'in öldürülmesini emretmedi? Neden Osman yanından çıkıp gittikten sonra çapulcularına konuştu?Osman, süt kardeşi Sarh'in affedilmesi için Muhammed'e yalvarmıştır. Muhammed iki arada bir derede kalmıştır. İstemeyerekte olsa Osman'in sefaatını kabul etmek zorunda kalmıştır. Fakat her ne kadarda zoraki kabul etse de, yüzündeki rahatsızlığını tetikçilerine fark ettirmeye çalışmış ve yanında bulunan müslümanların Ebi sarh'i oracıkta katletmelerini istemiştir. Bunuda başaramayan Muhammed daha sonra müridlerine şu şekilde sert çıkışmıştır;
“Benim o şahsı bağışlamaktan imtina ettiğimi gördüğünüz zaman neden onu öldürmediniz?”el-İsabe, c. 2, s. 38.Aynı olay, biraz farklı bir şekilde şu kaynakta da mevcut;
"Icinizde, elimi bey'at icin vermekten imtina ettigimi gorunce kalkip oldurecek akli basinda bir adam yok muydu?"Ebu Davud, Cihad 127, (2683); Nesai, Tahrimu'd-Dem 14, (7, 105, 106).
kaynak: http://sexyhuri.blogspot.com/2008/10/muhammed-kuran-uyduruyor-muydu.html
Muhammed'ın en uzun süreli ve en tecrübeli katiplerinden biri olduğu için vahiy anlarında Muhammed'e indirilen ayetlerin yazılış şekli hakkında Muhammed'e tavsiyelerde bulunuyordu. Muhammed'de çoğu zaman Ebi sarh'in tavsiyelerini onaylıyor ve akabinde Kuran Muhammed'in değil, Ebi sarh'in dile getirdiği şekilde yazılıyordu..
İşte kanıt;
“İbn-u Ebi Sarh diyor ki: “Eğer Muhammed’e vahyolunuyorsa bana da vahyolunuyor. Eğer Allah indiriyorsa ben de onun indirdiğinin mislini indiririm. (İbn Kesir, Tefsir, Sabuni muhtasarı, I/600)
Ebi Sarh, iste bu yüzden Muhammed'in uydurukçu olduğunu anlamış ve İslam'i terkederek Osman'in yanına sığınmıştır. Olayı duyan Muhammed ateş püskürüyordu. Ardından hemen bu olay hakkında ayetler inmeye başlamıştı;
El-En’am, 93. ayet
“Allah’a karşı yalan uydurandan, ya da kendisine karşı bir şey vahy edilmemişken “bana da vahyolundu” diyenden ve “ben de Allah’ın indirdiği gibi indireceğim” diyenden daha zalim kim olabilir?”
Muhammed bu olaydan sonra yine her zaman olduğu gibi insanları cehennem azabı ile korkutmaya çalışmıştır.
Nalh, 106
"Gonlu imanla dolu oldugu halde, zor altinda olan kimse mustesna, inandiktan sonra Allah'i inkar edip, gonlunu kafirlige acanlara Allah katindan bir gazap vardir, buyuk azab da onlar icindir"
Yani üstteki ayette Muhammed'in anlatmaya çalıştığı şudur;Sakın ola ki Ebi sarh hakkında çıkan dedikodulara inanmayın. İnananlar için "Allah katından bir gazap vardır, büyük azab da onlar içindir".Bu olay hakkında dedikodular hızla yayılıyor ve Muhammed'in güvenirliliğini sarsılıyordu. Muhammed olayı örtbas edebilmek ve kendisi hakkında çıkan dedikodulara ve kişilerin kafalarındaki soru işaretlerine son verebilmek için şu ayeti indirmiştir;
Nahl, 110
"Rabbin, turlu eziyete ugratildiktan sonra hicret eden, Allah ugrunda savasan ve sabreden kimselerden yanadir. Rabbin suphesiz bundan sonra da bagislar ve merhamet eder."
Muhammed böylelikle peygamberliği hakkında şüpheye düşen müslümanlarının gönüllerine su serpiyordu. Tabi "şeytan ayetleri" olayında da olduğu gibi Muhammed'in her zaman imdadına yetişen şeytan, suçu üstleniyor ve Ebi Sarh'i yoldan çıkarttığını itiraf ediyordu;
Ibnu Abbas anlatiyor: "Ebi Sarh, Hz. Muhammed'e katiplik yapiyordu. Seytan ayagini kaydirdi; adam irtidad ederek kafirlere sigindi. Hz Muhammed fetih günü, onun öldürülmesini emretti. Ancak, Hz. Osman onu himayesi altina aldi. Resulullah da bu himayeyi tanidi.
"Ebi Sarh Mekke'de Muhammed hakkında beyanatlarda bulunuyor kişilere Kuran ayetlerinin Allah tarafından değil, Muhammed tarafından uydurulduğunu söylüyordu. Artık Ebi Sarh ölmeden Muhammed'e rahat uyku yoktu. Mekke feth olunca Ebi Sarh, Muhammed'in eline düşmüştür.
Ebi Sarh'in kellesi için buyrukta bulunmuştur. Bunu duyan Ebi Sarh'in süt kardeşi Hz. Osman;
Ortalık durulunca peygamberin huzuruna getirdi, affedilmesini istedi, Biat’ının kabulü için yalvardı. Bu rica üç kez tekrarlandıktan sonra ancak Muhammed İbn Ebi’s-Sarh’ın biatını kabul etti.
Onlar gittikten sonra Ashabına dönerek:“Biat etmeden evvel içinizden bu adamı katledecek doğru biri çıkmadı mı? Diye sordu. Onlar da: “Biz işaretinizi bekliyorduk” cevabını verdiler. Bunun üzerine Rasulullah(sav): “Bir Peygamber ima ile adam öldürtmez, açık konuşur.” ( İbn-i Sa’d, E.Davut, Nesei, Hakim, İbn-i Hişam, İbn-i Hacer)Muhammed yukarıdaki hadiste “Bir Peygamber ima ile adam öldürtmez, açık konuşur.” diyerek kendisinin ne derece tehlikeli narsisist mafya babası olduğunu gözler önüne sermektedir. Muhammed madem açık konuşmayı sever, o halde neden Osman'in önünde Ebi sarh'in öldürülmesini emretmedi? Neden Osman yanından çıkıp gittikten sonra çapulcularına konuştu?Osman, süt kardeşi Sarh'in affedilmesi için Muhammed'e yalvarmıştır. Muhammed iki arada bir derede kalmıştır. İstemeyerekte olsa Osman'in sefaatını kabul etmek zorunda kalmıştır. Fakat her ne kadarda zoraki kabul etse de, yüzündeki rahatsızlığını tetikçilerine fark ettirmeye çalışmış ve yanında bulunan müslümanların Ebi sarh'i oracıkta katletmelerini istemiştir. Bunuda başaramayan Muhammed daha sonra müridlerine şu şekilde sert çıkışmıştır;
“Benim o şahsı bağışlamaktan imtina ettiğimi gördüğünüz zaman neden onu öldürmediniz?”el-İsabe, c. 2, s. 38.Aynı olay, biraz farklı bir şekilde şu kaynakta da mevcut;
"Icinizde, elimi bey'at icin vermekten imtina ettigimi gorunce kalkip oldurecek akli basinda bir adam yok muydu?"Ebu Davud, Cihad 127, (2683); Nesai, Tahrimu'd-Dem 14, (7, 105, 106).
kaynak: http://sexyhuri.blogspot.com/2008/10/muhammed-kuran-uyduruyor-muydu.html
9 Ocak 2010 Cumartesi
Kuran'daki pagan ayetler
" Andolsun ki biz, dünyaya en yakın olan göğü kandillerle donattık.Bunları şeytanlara atış tanesi yaptık ve ahirette onlara alevli ateş azabını hazırladık "
Mülk-5. ayet
Halk arasında yıldız kayması olarak bilinir. Meteorların atmosfere girince sürtünerek yanması, Kuran'da şeytanlara fırlatılan taneler olarak ifade ediliyor.
Saffat, 8, 9, 10.ayetler
8.“Onlar, artık yüce topluluğa kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar. Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır. Ancak meleklerin konuşmalarından bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.”
9.“Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.”
10.“Onları, taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir alev sütunu düşmüştür.” Ve “Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk
Animizm, doğadaki her maddenin (taşların, dağların, rüzgarın, suyun vs.) ayrı birer ruhu ve bilinci olduğunu varsayan pagan bir inanışın ifadesidir. Yunan düşünürü Aristo tarafından maddenin yaratılmadığı onun tek mutlak varlık olduğu inancıyla birleştirilmiş.....çağdaş paganizm (putperestlik)" gelişmiştir… Putperest toplumlar, taşların, dağların, rüzgarın, suyun cansız varlıkların ruhları olduğuna inanırlardı.
Hz.Muhammed ve toplum 7. yüzyılda bu tür şeylere inandığı için aynı düşünceler Kuran’da da yer alır. " göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir "" şeklinde Kuran'da ayet vardır.
Kuran Hac 18 ayet "" Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir...."" Ruhları ve bilinçleri olmayan bir varlık nasıl secde etsin?
Kuran Araf 54 ayet ….. güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur... Güneş, ay ve yıldızlar putperestlerin taptıkları canlı, ruhani ilahlar oldukları için, onları da yaratan, emir veren Allah’dır ifadesi kullanılıyor. “”emrine boyun eğmiş durumda yaratan””
Günümüz din kaynakları kuranla nasıl çelişir görelim.
……cansız ve bilinçsiz maddeyi yaratıcı olarak kabul eden, Bir diğer ifadeyle maddeyi putlaştıran. cansız varlıklarda "ruh" olduğuna inanan kesimler bu batıl inancı ifade etmektedirler… ...göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir…
Günümüz din kaynaklarda, ………… Putperestlik. Putlara tapanlar, tapındıkları heykellerin, totemlerin bir ruhu ve kudreti olduğuna inanmış, yani cansız, bilinçsiz maddeye, bilinç ve büyük bir kudret atfetmişlerdir. Bu kuşkusuz son derece saçma bir inançtır…………. ...göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir… ....güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır...
“Bir zamanlar Yusuf, babasına: ‘Babacığım! Rüyamda, on bir gezegenin, güneşin ve ayın bana secde ettiğini gördüm.’ demişti.”
Gök'ün yüce ruhu, Tengri'ydi. İnsanlar kendilerini gök baba Tengri, toprak ana Ötüken ve insanları koruyan atalarının ruhları arasında kendilerini güven içinde hissedip, onlara ve diğer doğa ruhlarına dua ederlerdi. Büyük dağların, ağaçların ve bazı göllerin güçlü ruhları barındırdıklarına inanarak dualarını bunlara ederlerdi. Göğün ve yeraltının 7 katı olduğuna, her katta çeşitli ruhların varolduğuna inanılırdı. ... göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir... ...güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır...
.
Mülk-5. ayet
Halk arasında yıldız kayması olarak bilinir. Meteorların atmosfere girince sürtünerek yanması, Kuran'da şeytanlara fırlatılan taneler olarak ifade ediliyor.
Saffat, 8, 9, 10.ayetler
8.“Onlar, artık yüce topluluğa kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar. Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır. Ancak meleklerin konuşmalarından bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.”
9.“Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.”
10.“Onları, taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir alev sütunu düşmüştür.” Ve “Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk
Animizm, doğadaki her maddenin (taşların, dağların, rüzgarın, suyun vs.) ayrı birer ruhu ve bilinci olduğunu varsayan pagan bir inanışın ifadesidir. Yunan düşünürü Aristo tarafından maddenin yaratılmadığı onun tek mutlak varlık olduğu inancıyla birleştirilmiş.....çağdaş paganizm (putperestlik)" gelişmiştir… Putperest toplumlar, taşların, dağların, rüzgarın, suyun cansız varlıkların ruhları olduğuna inanırlardı.
Hz.Muhammed ve toplum 7. yüzyılda bu tür şeylere inandığı için aynı düşünceler Kuran’da da yer alır. " göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir "" şeklinde Kuran'da ayet vardır.
Kuran Hac 18 ayet "" Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir...."" Ruhları ve bilinçleri olmayan bir varlık nasıl secde etsin?
Kuran Araf 54 ayet ….. güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur... Güneş, ay ve yıldızlar putperestlerin taptıkları canlı, ruhani ilahlar oldukları için, onları da yaratan, emir veren Allah’dır ifadesi kullanılıyor. “”emrine boyun eğmiş durumda yaratan””
Günümüz din kaynakları kuranla nasıl çelişir görelim.
……cansız ve bilinçsiz maddeyi yaratıcı olarak kabul eden, Bir diğer ifadeyle maddeyi putlaştıran. cansız varlıklarda "ruh" olduğuna inanan kesimler bu batıl inancı ifade etmektedirler… ...göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir…
Günümüz din kaynaklarda, ………… Putperestlik. Putlara tapanlar, tapındıkları heykellerin, totemlerin bir ruhu ve kudreti olduğuna inanmış, yani cansız, bilinçsiz maddeye, bilinç ve büyük bir kudret atfetmişlerdir. Bu kuşkusuz son derece saçma bir inançtır…………. ...göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir… ....güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır...
“Bir zamanlar Yusuf, babasına: ‘Babacığım! Rüyamda, on bir gezegenin, güneşin ve ayın bana secde ettiğini gördüm.’ demişti.”
Gök'ün yüce ruhu, Tengri'ydi. İnsanlar kendilerini gök baba Tengri, toprak ana Ötüken ve insanları koruyan atalarının ruhları arasında kendilerini güven içinde hissedip, onlara ve diğer doğa ruhlarına dua ederlerdi. Büyük dağların, ağaçların ve bazı göllerin güçlü ruhları barındırdıklarına inanarak dualarını bunlara ederlerdi. Göğün ve yeraltının 7 katı olduğuna, her katta çeşitli ruhların varolduğuna inanılırdı. ... göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir... ...güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır...
.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)