Antik kentlerin en önemli kültür yapıları kuşkusuz tiyatrolarıdır. Hemen her antik kentin büyük ya da küçük bir tiyatroya sahip olması, antik çağlardaki kültür düzeyinin yüksekliğini göz önüne serer. Antik tiyatrolar bir seferde en az bin, en fazla kırk bin seyirci alabiliyordu. Bu kadar fazla izleyiciye ulaşmak bugün bile nadir rastlanılan kültürel faaliyetler olarak kabul edilirken, antikçağda olağandı. Bugün Türkiye’de 150’ye yakın antik tiyatro vardır. Bir kısmı da toprak altında çıkarılmayı bekliyor.
Küçük şehir devletlerinin varlığıyla gelişen tiyatrolar, insanların kültürel gelişiminin sağlandığı mekanlardı. Bir şehrin en önemli yapıları arasında belirgin şekilde yer alırlardı.
Toplumu eğitme yada kontrol etme mekanizmaları Tiyato veya kilise
Güçlenen Roma imparatorluğu şehir devletlerinin sonunu getirdiği gibi toplumun yaşam anlayışının da değişmesine neden oldu. Tiyatrolar, imparatorluk yönetiminin izlediği "toplumu uyutma politikası" nedeniyle kralın elinde bulunan bir kontrol mekanizması oldu.
Roma Dönemi'nde yöneticiler tarafından şiddetin kaynağı haline
getirilen bu yapılardaki vahşi gösterilere insanlar acımasızca malzeme oluyordu.
Büyük bir imparatorluk ancak tek tip düşünen, kontrol edilen bir halk ile mümkün olabilirdi. İmparatorluğun geniş coğrafyasındaki şehirlerde farklı düşüncelerin yer alacağı ve kimin kontrolünde olduğu belli olmayan tiyatrolar ile kontrol edilemezdi.
Bu ancak tek tip düşündüren, kutsal bir kitap ile mümkün olabilirdi. Konstantin M.S 325 yılında İznik Konsilini topladı. İmparatorluk Hristiyanlığa geçiş yaptı. Amaç, Kiliseler yardımıyla merkezi bir kontrol mekanizması oluşturmaktı. Cennet cehennem ve yeniden dirilme kavramları pagan Roma askerlerini bir savaş makinesi haline dönüştürecekti.
Zaman artık tek tanrılı inanç zamanıydı.
İnsanları kontrol etmek, kültürel gelişimini sağlamak için;
ibadet eden insanlar.... tiyatro yapan insanlar
Kilisede değişmeyen öğretiler ve değişmeyen din adamı vardır. Bir kutsal kitap defalarca tekrar edilir. Dini lidere, din adamına, Tanrı’nın işine karışılmaz. Toplumsal değişim Tanrı’nın işi ve Kutsal kitap ile sabitlenmiştir.
Amaç insanlığın eğitimi ise Tiyatro da bunun için bir araçtır. Seyirci daha kutsal, yukardadır. Ezik değildir. Kendine sunulana göre sevinir üzülür. İnsan istediğine, sevdiğine değer verir, alkışlar.
Alkışlanmak için sahne değişkendir, kılıktan kılığa girer, biri gider biri gelir. Merkezi bir yere bağlı değildir. Özgürdür. Alkışladıkça toplum değişir.
Helenistik Dönem'den Erken Hıristiyanlık Dönem'e kadar antik kentlerin en önemli yapıları olan tiyatrolar, yaklaşık 1500 yıldır eski görkemini yitirdi.
Bunun nedeni, yeni bir dinin ortaya çıkmasıydı. Tek tanrılı yeni dinin ilk inananları, Roma Dönemi'nde yöneticiler tarafından şiddetin kaynağı haline getirilen bu yapılardaki vahşi gösterilere acımasızca malzeme oluyordu. Sonuçta, yüzyıllarca çekilen zulüm ve acıların simgesi haline gelen anıtsal yapılara nefret duyan halk onları terk etti, lanetledi ve bazen de tahrip etti. İlk zamanlarda insanların izlemek için akın ettiği, sanatın ve özgür düşüncenin icra edildiği bu mekanlar cazibesini yitirdi. MS 5. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı, MS 7. yüzyılda ise tamamen terk edildi.
Kuralı koyan kutsal kişi toplumu istediğine inandırır, alkışlatır.
Tiyatroda alkışlanan şeyler toplumun değerleri olur.
Zaman artık tek tanrılı inanç zamanıydı.
İnsanları kontrol etmek, kültürel gelişimini sağlamak için;
ibadet eden insanlar.... tiyatro yapan insanlar
Kilisede değişmeyen öğretiler ve değişmeyen din adamı vardır. Bir kutsal kitap defalarca tekrar edilir. Dini lidere, din adamına, Tanrı’nın işine karışılmaz. Toplumsal değişim Tanrı’nın işi ve Kutsal kitap ile sabitlenmiştir.
Amaç insanlığın eğitimi ise Tiyatro da bunun için bir araçtır. Seyirci daha kutsal, yukardadır. Ezik değildir. Kendine sunulana göre sevinir üzülür. İnsan istediğine, sevdiğine değer verir, alkışlar.
Alkışlanmak için sahne değişkendir, kılıktan kılığa girer, biri gider biri gelir. Merkezi bir yere bağlı değildir. Özgürdür. Alkışladıkça toplum değişir.
Helenistik Dönem'den Erken Hıristiyanlık Dönem'e kadar antik kentlerin en önemli yapıları olan tiyatrolar, yaklaşık 1500 yıldır eski görkemini yitirdi.
Bunun nedeni, yeni bir dinin ortaya çıkmasıydı. Tek tanrılı yeni dinin ilk inananları, Roma Dönemi'nde yöneticiler tarafından şiddetin kaynağı haline getirilen bu yapılardaki vahşi gösterilere acımasızca malzeme oluyordu. Sonuçta, yüzyıllarca çekilen zulüm ve acıların simgesi haline gelen anıtsal yapılara nefret duyan halk onları terk etti, lanetledi ve bazen de tahrip etti. İlk zamanlarda insanların izlemek için akın ettiği, sanatın ve özgür düşüncenin icra edildiği bu mekanlar cazibesini yitirdi. MS 5. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı, MS 7. yüzyılda ise tamamen terk edildi.
Kuralı koyan kutsal kişi toplumu istediğine inandırır, alkışlatır.
Tiyatroda alkışlanan şeyler toplumun değerleri olur.
Bir tepede kurulu şehir devletinin tiyatroya verdiği önem!
.