18 Aralık 2009 Cuma

Antik kentlerin en önemli kültür yapıları kuşkusuz tiyatrolarıdır. Hemen her antik kentin büyük ya da küçük bir tiyatroya sahip olması, antik çağlardaki kültür düzeyinin yüksekliğini göz önüne serer. Antik tiyatrolar bir seferde en az bin, en fazla kırk bin seyirci alabiliyordu. Bu kadar fazla izleyiciye ulaşmak bugün bile nadir rastlanılan kültürel faaliyetler olarak kabul edilirken, antikçağda olağandı. Bugün Türkiye’de 150’ye yakın antik tiyatro vardır. Bir kısmı da toprak altında çıkarılmayı bekliyor.

Küçük şehir devletlerinin varlığıyla gelişen tiyatrolar, insanların kültürel gelişiminin sağlandığı mekanlardı. Bir şehrin en önemli yapıları arasında belirgin şekilde yer alırlardı.

Güçlenen Roma imparatorluğu şehir devletlerinin sonunu getirdiği gibi toplumun yaşam anlayışının da değişmesine neden oldu. Tiyatrolar, imparatorluk yönetiminin izlediği "toplumu uyutma politikası" nedeniyle kralın elinde bulunan bir kontrol mekanizması oldu.
Büyük bir imparatorluk ancak tek tip düşünen, kontrol edilen bir halk ile mümkün olabilirdi. İmparatorluğun geniş coğrafyasındaki şehirlerde farklı düşüncelerin yer alacağı ve kimin kontrolünde olduğu belli olmayan tiyatrolar ile kontrol edilemezdi.


Bu ancak tek tip düşündüren, kutsal bir kitap ile mümkün olabilirdi. Konstantin M.S 325 yılında İznik Konsili ile İmparatorluk Hristiyanlığa geçiş yaptı. Amaç, Kiliseler yardımıyla merkezi bir kontrol mekanizması oluşturmaktı.

Zaman artık tek tanrılı inanç zamanıydı.


İnsanları kontrol etmek, kültürel gelişimini sağlamak için;
tiyatro yapan insanlar ibadet eden insanlar



Helenistik Dönem'den Erken Hıristiyanlık Dönem'e kadar antik kentlerin en önemli yapıları olan tiyatrolar, yaklaşık 1500 yıldır eski görkemini yitirdi.
Bunun nedeni, yeni bir dinin ortaya çıkmasıydı. Tek tanrılı yeni dinin ilk inananları, Roma Dönemi'nde yöneticiler tarafından şiddetin kaynağı haline getirilen bu yapılardaki vahşi gösterilere acımasızca malzeme oluyordu. Sonuçta, yüzyıllarca çekilen zulüm ve acıların simgesi haline gelen anıtsal yapılara nefret duyan halk onları terk etti, lanetledi ve bazen de tahrip etti. İlk zamanlarda insanların izlemek için akın ettiği, sanatın ve özgür düşüncenin icra edildiği bu mekanlar cazibesini yitirdi. MS 5. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı, MS 7. yüzyılda ise tamamen terk edildi.


Değişmeyen öğretiler ve değişmeyen hoca yukarda durur. Kostümü kutsaldır. Kul kişi yalnızca dinler, iman eder, hocanın işine ve arkasındaki dini lidere, Allah’ın işine karışılmaz. Toplumsal değişim Allah’ın işi ve ayetlerle sabitlenmiştir.



Amaç insanlığın eğitimi ise Tiyatro da bunun için bir araçtır. Seyirci daha kutsal, yukardadır. Ezik değildir. Kendine sunulana göre sevinir üzülür. İnsan istediğine, sevdiğine değer verir, alkışlar.
Alkışlanmak için sahne değişkendir, kılıktan kılığa girer, biri gider biri gelir. Merkezi bir yere bağlı değildir. Alkışladıkça toplum değişir.



Kuralı koyan toplumu istediğine alkışlatır...Alkışlanan şeyler toplumun değerleri olur


Bir yanda bunlar yaşanır, hristiyanlık yayılırken Kureyş kabilesinin ve bölge halkının kutsal kenti Mekke, Hristiyanlar ve Yahudiler tarafından kuşatma altındaydı. Belki yüz yıl daha dayanıp putperest kalabilirlerdi. Mekkenin yönetimi bu zaman zarfında kureyş kabilesinin elinde olacaktı. Yada beğeniyle baktıkları tek tanrılı bir dine geçiş yapacaklardı. O güne kadar bir dini merkez olan Mekke ikinci plana itilerek, bu iki dinden birine geçmekle merkez olma özelliğini kaybedecekti.

Bu yöntemler çare olamazdı. Zaman kısıtlıydı. Bir peygamber arayışına girişildi. Mısır kralı, Şam valisi ve yahudiler bile bir peygamber geleceğinden haberdardı.

Peki, Yeni bir peygamber geleceğini nereden biliyorlardı?

Mekke arapları gibi civar coğrafyalarda da peygamber arayışı vardı. Peygamberlik formülleri tutmadığı için adları sahte peygambere çıkmıştı.

Mısır kralının dediği gibi “ bir peygamber geleceğini biliyordum ama Şam şehrinden çıkacağını sanıyordum “ ifadesinden anlaşılacağı gibi çekişme, kırılmanın yaşandığı yer Şam şehriydi, peygamberin Şam'dan çıkma olasılığı daha yüksekti.

Konstantin, küllenmiş Hristiyanlığı alevlendirmesiyle İslamın tetiklenmesi sağlanmıştı artık.

Müslümanların eski ilahları Allah’ın yardımlarıyla bölgenin hakimi Kureyş kabilesinden bir peygamber gelerek tek tanrılı İslam dinini yayacaktı. Yeni dinin savunucusu bir kuvvetin temsilcisi olurken eski dinin savunuculuğu ve gücü başka bir kabileye veya düşünceye bırakılmamalıydı. Yeni dine geçene kadar güç kontrol edilmeliydi. Kabileden kimse mümkünse ölmemeliydi.


Mekke'de durum, bu yeni dinin alt yapısı ve öğretileri için hazır değildi. Her şey akışına bırakıldı. Öyle ki o zamanda indiği farzedilen ayetler bile yenileriyle değiştirildi. Bir ayet ile diğer ayet arasında uçurum farklar meydana geldi. Kuran’ı bir anda indirmek yerine peygamberin içine sindire sindire ayetler indirildi. Yaşanılan çağın en önde bilimsel verileri yerine üstü kapalı ifadeler kullanıldı.
Bu dar ifadelerin açılımları, sonraki dönem din adamlarının yorumlarına bırakıldı.
İslam zamanla parçalara bölünmek durumunda kaldı.


Artık dinlerin güç kaybettiği, insanların aydınlanmaya başladığı bir çağdayız. Her geçen gün dinler can çekişiyor.

- Bir devrimi daha önce yapan toplumların yol alması misali,
- Neden Fransız ihtilalinin bir benzerini biz yapamadık onlardan daha önce?
- Osmanlı İmparatorluğu daha önce gelişmeleri görüp dönüşümü çok hızlı yapsaydı ne olurdu?
- Sovyet Rusya dağılmaya direnseydi, şimdiden daha iyi bir yerde mi olurdu?
- Müslüman'ın Allah'ı neden Mekke'yi bu kadar geç ziyaret etti?
- Eğer son din İslam'sa, Müslümanlar arasındaki bu fark niye? Müslüman kişinin dostu Taliban mı, yoksa ateist biri mi? Hangisine daha yakın?
- Yüz yıl önce sıkı sıkıya sahip çıktığımız değerlerimiz yaşıyor mu şimdi?
- Tarih boyunca olduğu gibi bundan sonra da dinler çıkacaksa dünyayı biçimlendiren, biz neresinde olacağız bu inancın?

Sorun değişimse bugünden yapmalı.


Bence;
Son din İslamdır.

17 Aralık 2009 Perşembe

Medine'ye tiyatro yapılacak mıydı?

Bir yerden duydum,
Eğer Hz. Muhammed’in ömrü yetseymiş öncelikle Medine’ye aşağıda resimde görüldüğü gibi bir tiyatro yapmayı düşünüyormuş. Söylentiye göre M.S. 2.Yüzyılda yapılan Aspendos’tan daha büyük bir tiyatro olacakmış. Düşüncenin özgürce sahneleneceği bu tiyatroyla insanoğlunun kültürel gelişimini sağlanacakmış. Sanata ve sanatcıya değer verilecekmiş.
İnsan haklarından hayvan haklarına kadar... Kardeşlik, yurt sevgisi vb. konular işlenecekmiş.

Hz. Muhammed zamanında toplumda var olan üfürükle, tükürükle tedavi yöntemlerini bertaraf etmek için bile çalışma içindeymiş. Bunun için yüzlerce dönüm üzerine kurulu bir hastane yapmayı planlamış. Hz. Muhammed’den 1000 yıl önce yapılan Bergama’daki Asklepion’dan daha geniş imkanlara sahip olacakmış.

Konu hakkında bilgisi olan var mı?




.

9 Aralık 2009 Çarşamba

EVRİM TEORİSİ Mİ YARATILIŞ TEORİSİ Mİ?




Evrim Teorisi, Türkiye’de insanların en fazla görüş bildirdiği bilimsel teori. Hayatında ortaokul biyoloji kitabı dahi okumamış insanlar bile bu konu hakkında bir görüşe sahip. Genel kanı Evrim Teorisi’nin “çürütülmüş” ve geçerliliğini yitirmiş bir teori olduğu yönünde. Gerçek ise bu görüşün tam aksine Evrim Teorisi’nin ilk ortaya atıldığı günden beri gitgide daha da güçlendiği ve hayatımızın birçok yerinde karşımıza çıktığıdır.

Bilimsel teoriler inanç veya inançsızlıkla bağdaştırılamaz çünkü bilim doğmalara bağlı değildir. Bu yüzden bir bilimsel teori ortaya atılırken onun herhangi bir dine karşı savlarının olup olmadığına bakılmaz.


Kuran, şeriat ve dinsel inançların büyük bölümünün etik dışı uygulamalar, hurafe ve mitolojik inançlardan oluştuğu açıktır: Üç , çıplak huriler, bilezikli gılmanlar, zebaniler, balkonlu köşkler, divanlar, yeşil yastıklar, altın tepsiler, ipekler, süt ırmakları, bal ırmakları, şarap ırmakları…

“Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.” diyen Hicr Suresi: 26 ya mı inanalım? Bir kere öncelikle Tanrı “andolsun” diyerek yemin etmez, ant içmez. İkincisi “biz” diyerek çoğul konuşmaz, üçüncüsü “kuru çamur” başkadır “balçık” başkadır. Balçık “sulu çamurdur”, balçığa şekil verilemez ! Zaten bu mitolojik ifade bütün putperest dinlerde aynen var: Tanrılar kilden bir insan heykeli yapıp ona hayat verirler !

Evrim kuramına karşı çıkıp “ateistler büyük panikte” diye tepişenler öncelikle İslam cennetindeki “ceylan gözlü huriler, kolları bilezikli gılmanlar, şarap ırmakları, bal ırmakları, köşkler, tahtlar, yeşil yastıkları vs” bunları açıklamak durumundadırlar.

bilim dilinde bir hipotezin teoriye dönüşmesi için sağlam kanıtlara, temellendirmelere ihtiyacı vardır. sözde yaratılış teorisinin ise bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. evrim teorisi ise fosiller, genetik, embriyoloji gibi birçok bilim dalının verileriyle desteklenmektedir.

bilim dilinde bir hipotezin teoriye dönüşmesi için sağlam kanıtlara, temellendirmelere ihtiyacı vardır. sözde yaratılış teorisinin ise bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. evrim teorisi ise fosiller, genetik, embriyoloji gibi birçok bilim dalının verileriyle desteklenmektedir.

Bir hipotezin teoriye dönüşmesi için sağlam kanıtlara, temellendirmelere ihtiyacı vardır. Sözde yaratılış teorisinin ise bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. Evrim teorisi ise fosiller, genetik, embriyoloji gibi birçok bilim dalının verileriyle desteklenmektedir.

Bu yüzdendir ki bu yaratılış varsayımından din kitaplarında bahsedilebilir, ancak evrim teorisi biyoloji dersi kitaplarının önemli bir bölümü olarak yer almaktadır.

5 Aralık 2009 Cumartesi

ŞEYTAN AYETLERİ

"Müşrikler, .Muhammed peygamberden, müslüman olmaları için kendilerine zaman vermesini ve bu sırada da putlarına tapmalarına ses çıkarmamasını istemişler. Peygamberin Müşriklere ait putlara hakaret etmekten vazgeçmesini, böylece İslâm'a ısınabileceklerini söylemişler, zaman olmuş, peygambere, kendi putlarına tapması halinde kendilerinin de Allah'a ibadet edeceklerini teklif etmişler"

İşte bu teklif karşısında Muhammed’in gönlü biraz onlara kayar gibi olup. Bu yolla belki onları İslam’a ısındırırım düşüncesiyle onların putlarını över ve hem Müslüman’lar hem de putperestler Muhammed’in putları öven sözlerinden sonra beraberce secde ederler.

"Necm Suresi indi. Resulullah onu okudu ve "Şimdi siz, ilah olarak Lat'i, Uza'yı ve di­ğer üçüncüleri olan Menafi mı görüyorsunuz? Necm 19 âyetlerine varınca Şeytan şu iki sözü araya sokuşturdu. "Bunlar yüce kuğulardır'? Bunların yani bu putların şefaatleri umulur." Resulullah farkına varmadan bu sözleri söyledi, sonra devam ederek sureyi bitirdi. Sure bitince secdeye vardı. Onunla birlikte orada bulunan herkes secde etti. Ancak Velid b.Mıığire çok ihtiyar olduğu için secde edemedi. Fakat eliyle toprak alarak alnını ona koydu. Bütün müşrikler Resulullah'ın bu sözlerinden memnun oldular ve şöyle dediler: "Biz, Allah'ın, dirilten ve öldüren, yaratan ve rızıklandıran olduğunu biliyorduk. Fakat bu ilahlarımız, Allah katın­da bizim için şefaatçi olacaklardır. Madem ki sen onlara da bir paye verdin, ar­tık biz seninle beraberiz."Akşam olunca Cebrail Resulullah'a geldi. Necm Suresini ona okuta­rak dinledi. Peygamber, Şeytan'in sokuşturduğu bu iki söze ulaşınca Cebrail "Ben bunları sana getirmedim." dedi. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: "Ben, Allah'a karşı iftirada mı bulundum?" Ben, Allah'ın söyle­mediği bir şeyi mi söyledim?" Bunu üzerine Allah şu âyetleri indirdi:

İsra 73
"Ey Muhammed, müşrikler, sana vahyettiğimizin dışında başka şeyleri bize karşı if­tira etmen için, nerdeyse seni, vahyettiğimiz akkında fitneye düşüreceklerdi. İşte o zaman seni dost edinirlerdi" "Eğer seni, azimli ve sebatlı kılmasaydık, ne­rede ise onlara az da olsa meyledecektin." "Eğer onlara biraz olsun meyletsey-din, dünya ve âhiretih azabını sana kat kat tattırırdık. Sonra kendin için bize kar­şı bir yardımcı da bulamazdin.

Bunun üzerine Resulullah devamlı üzüntülü bir haldeydi (!). Nihayet:

Hacc 52
"Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi gömedik ki, o, âyetleri okuduğu zaman, şeytan kendi arzusuyla ortaya birtakım şüpheler atmış olmasın. Fakat Allah, Seylan'ın soktuğu şüpheleri giderir. Allah, âyetlerini mahfuz ve muhkem kılar. Allah, herşeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir."

ayeti nazil ol­du ve Resulullah üzüntüden kurtuldu ve kendisine Allah Teala tarafinda-dan gönderilen vahye şeytanın herhangi bir şey kalamayacağı bizzat Allah tarafından teminat altına alınmış oldu"

Gördüğünüz gibi Muhammed önce müşriklerle uzlaşır gibi oluyor onları İslam’a davet için o da putlara tapmayı kabul edecek oluyor. Fakat daha sonra bir düşünüp hesap ediyor o da putlara tapsa kim inanacak peygamber olduğuna? Kendisine inananları kaybetmemek için onları bana Şeytan söyletti, diyor. Boldla yazdığım yerler Taberi Tefsiri'nden alıntıdır. Şimdi bir de Kuran'daki ilgili ayetlere bakalım:

Hacc - 52
Senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki, birşeyi arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmamış olsun. Fakat Allah, şeytanın attığını derhal iptal eder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

İsra73-75
Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi. Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara biraz meyledecektin. İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın.

Bir tanrı düşünün ki, şeytan araya giriyor, muhammedi kandırıyor.... Çok tanrılı inançların devamı gibi. Allah bunu kontrol edemiyor mu. Allah bilmiyor mu?



.

Muhammed'in efsane atı Pegasus mu?

Yunan mitolojisinde kanatlı at tır. Zeus un oğlu ve Herkül ün kardesidir. Doğar doğmaz yeryüzünden ayrılmış ve
tanrıların diyarına uçmuştur. Rengi tamamen beyaz ve uçmasına olanak veren iki büyük kanadı vardır. Uçarken havada kuş
gibi görünür. Zeus ün yıldırımları getirme görevini üstlenmiştir.

Kanatlı at Pegasus'un Türk mitolojisindeki adı Tulpar'dır.
BURAK : Hz.Muhammed'in Miraç gecesi bindiği efsanevi at

(Tulpar, Türk mitolojisindeki (örneğin Tatar mitolojisi) kanatlı atın adıdır. Aynı yaratığın Yunan mitolojisindeki karşılığı Pegasus'tur.)



Tanrı, Muhammed'in Burak'ını,
İbrahim'e de vermişti. İbrahim, Burak'a biner ve bulunduğu yerden 35 günlük mesafedeki mekke'ye bir gecede giderdi.
---------------------

Diyanet İşleri Başkanlığının web sitesinde aşağıdaki açıklama vardır.

"Peygamberimizin Mi'rac'tan önce göğsünün açılması, göreceği olaylar karşısında rahat olması ve kendini kaybetmemesi içindir.

Daha sonra Cebrâil Peygamberimizi "Burak"a bindirerek birlikte Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya geldiler. Manevî bir binit olan Burak'ı Peygamberimiz şöyle tarif ediyor: "Bu, merkepten büyük, katırdan küçük uzun ve beyaz bir hayvandı. Adımını gözünün görebildiği en son noktaya koyardı."

İsrâ sûresinde Mi'rac'ın bu bölümü ile ilgili şöyle buyurulmaktadır:

"Kulu Muhammed'i bir gece Mescid-i Haram'dan' kendisine bir kısım âyetlerimizi göstermek için çevresini mubarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı ne yücedir. ''Doğrusu O, işitir ve görür."

http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/yweboku.asp?id=677&yid=25&sayfa=18

----------------------------------------

Hızı şimşeği andırdığı, renginin son derece parlak olması sebebiyle Burak ismi verilmiştir.
burak ismi, berk-yildirimdan türetilmistir. ( Pegasus, Zeus ün yıldırımları getirme görevini üslenmesi )

NECM 4. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.
NECM 5. Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti.
NECM 6. Ve üstün yaratılışlı(melek), doğruldu:
NECM 7. Kendisi en yüksek ufukta iken.
NECM 8. Sonra (Muhammed’e) yaklaştı,(yere doğru)sarktı.
NECM 9. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.
NECM 10. Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.
NECM 11. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.
NECM 12. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?
NECM 13. Yemin olsun onu, önceden bir defa daha görmüştü,
NECM 14. Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında .
NECM 15. Cennetü’l-Me’vâ da onun yanındadır.
NECM 16. Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.
NECM 17. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
NECM 18. Yemin olsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.

İlgili video:
http://video.mynet.com/aksuselcuk/Muhammed-in-Burak-ati-pegasus-mu/524481/



Miraç nasıl oldu?
Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Allah ın daveti üzerine Cebrail rehberliğinde Hz. Muhammed Mescid-i Haramdan Mescid-i
Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.
Hz. Muhammed Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak
ile geldi.
Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i
Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Hz. Muhammedin burada peygamberlere
iki rekat namaz kıldırdı, bir hutbe okudu.
Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yere uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu
yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi.
Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf,
Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik
ettiler.
Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile sınıra geldiler. Hz. Muhammed orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan
(Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.
Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Hz. Muhammed bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve
mekândan uzakta olan Allah la görüştü..




Zeus, eski Yunan mitolojisinde tanrıların kralı, en güçlü ve önemli tanrıdır.

Gökyüzünün, şimşek ve gökgürültülerinin tanrısıdır. Çoğu zaman elinde bir şimşek ile resmedilmiştir. Bereket ile özdeşleşmiştir, yağmur ondan beklenir. Titan Kronus'un ve eşi Rheia'nın oğludur.
Tanrıça Hera'nın kocasıdır. Simgesi şimşeğin yanında boğa, kartal ve meşe ağacıdır. Aynı zamanda tanrıların kralı olduğu için taht ve asa ile de sık sık betimlenir.

4 Aralık 2009 Cuma

Müt'a nikahı

Nisa 24
Savaş esiri olarak sahip olduğunuz cariyeleriniz hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah’ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helal kılındı. Onlardan (nikahlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

İslam'ın ilk yıllarında, özellikle harp zamanlarında, uzun zaman kadınlardan uzak kalan as­kerler için muta nikahına izin verilmiştir. Hayber Savaşı'na kadar mübah olan bu nikah haram kılınmıştır.

Muta nikahında erkek ve kadın belirli bir süre ve ücret karşılığında anlaşırlar. Bu evliliğin süresi en az bir cinsel birleşme kadar, en çok 99 sene olabir.

Nisa 3
Eğer, velisi olduğunuz yetim kızlar ile evlenip onlar hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, onları değil, size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz cariyeler, ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.

Nisa 4. Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin.

Ahzâb 50
Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği (köle kadınları) cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve Peygamber nikahlanmayı dilediği takdirde müminlerden ayrı, sırf sana mahsus olmak üzere kendisinin mehrini Peygambere hibe eden mümin kadını almanı helal kılmışızdır. Bir zorluğa uğramaman için; müminlerin eşleri ve cariyeleri hakkında onların üzerine neyi farz kılmış olduğumuzu bildirmiştik. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

Kuran’da ise, ganimet olarak elde edilen kadınların, o kadını esir edenler tarafından istenildiği gibi kullanılmaları Allah tarafından onaylanmaktadır.
Allah yücedir, Allah kullarını esirger, korur… Allah merhametlidir.. Kuran bu ifadelerle doludur.. Ancak, o masum kızlar Allah’ın kulları değilmidir ki Allah bu hiç suçu olmayan masum kızları mal gibi ona buna verir ve helal eder..?

.

2 Aralık 2009 Çarşamba

7.yy Arap Duası

Tebbet Duası

Tebbet, "kurusun" manasına bedduadır. Ebu Leheb hakkında inmiştir. Mekke'de inmiştir, 5 (beş) âyettir. Bir rivayete göre Şuarâ sûresinin 124. âyeti gereğince Muhammed'e yakın akrabasını çağırarak, onları İslâm'a dâvet etmişti. Amcası Ebû Leheb aşağıdaki çirkin sözleri sarfetmiş,

"Bizi bunun için mi çağırdın?"

demişti. Bunun üzerine bu sûre indi.)

----------
Hz. Muhammed en yakın akrabalarını İslam'a davet etti. Bir gün Safa tepesine çıkarak, Mekkelilere seslendi. Halk O'nun etrafında toplandı. Peygamber "Şu dağın arkasında size saldırmaya gelen düşman süvarileri vardır desem, inanır mısınız?" diye sorunca, toplananlar: "Evet inanırız. Çünkü şimdiye kadar senden yalan duymadık" cevabını verirler. O zaman Hz. Muhammed onlara, ahiretin şiddetli azabından bahsetmiş ve onları İslâm'a, iman'a davet etmişti. O anda topluluğun içinde bulunan Ebu Leheb ağzını bozmuş ve Peygamber'e;

"Yazıklar olsun sana! Bizi bunun için mi topladın?" diyerek, orada bulunanları dağıtmıştı.
-----------

Müslüman kişinin namazda okuduğu duanın anlamı

Ebu Leheb'in iki eli kurusun! Kurudu da.
Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi.
O, alevli bir ateşte yanacak.
Odun taşıyıcı olarak karısı da ateşe girecek.
Ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde.


İşte bilmeyen musluman kişinin namazda okuduğu duanın anlamı.


“Din sıradan insanlar için gerçek, aydınlar için yalan, iktidarlar içinse kullanışlıdır.”
Seneca
.

TAHRİM SURESİ

Ey Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah'ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Tahrim Suresi, 1)

Allah, yeminlerinizin (keffaretle) çözülmesini size farz (veya meşru) kıldı. Allah, sizin mevlanız (sahibiniz, yardımcınız)dır. O, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tahrim Suresi, 2)

Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz söylemişti. Derken o (eşlerinden biri), bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca, O da (Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki: "Bunu sana kim haber verdi?" O da: "Bana bilen, (herşeyden) haberdar olan (Allah) haber verdi" demişti. (Tahrim Suresi, 3)

Eğer sizler (Peygamberin iki eşi) Allah'a tevbe ederseniz (ne güzel); çünkü kalpleriniz eğrilik gösterdi. Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi olmaya kalkışırsanız, artık Allah, onun mevlasıdır; Cibril ve mü'minlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasından melekler de onun destekçisidirler. (Tahrim Suresi, 4)
Belki onun Rabbi, -eğer o sizi boşayacak olursa- ona yerinize sizlerden daha hayırlı Müslüman, mü'min, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan dul ve bakire eşler' verir. (Tahrim Suresi, 5)

Aslında bu Tahrim suresi üzerine yorum yapmaya bile gerek yok. Durumun tam bir kepazelik olduğu sadece surenin ilk beş ayetini okuyunca ortaya çıkıyor. Muhammed karılarıyla bir anlaşmazlık yaşıyor ve karılarıyla yaşadığı bu anlaşmazlık sonucu hoop hemen gökten ayet iniyor ve Allah melekleriyle ve Müminlerle beraber Muhammed’in arkasında olduğunu söylüyor ve o sizi boşarsa ben ona avrat da bulurum, diyor. Koskoca Allah’ın başka işi kalmadı Muhammed’in karılarını azarlıyor hem de sizi boşarsa ben ona başka karı veririm diyor.

Peki nedir mesele bu ayetlerin iniş sebebi nedir? İki rivayet vardır biriyle ilgili olarak Elmalılı tefsirinde şunu diyor:
“Hz. Peygamber'in hanımlarından birinin yanında bir bal şerbeti içmiş olmasından dolayı diğer hanımların söz birliği ederek, magafir (kötü kokulu bir ağaç zamkı) kokuyor diye latife yapmaları üzerine peygamber'in bir daha bal şerbeti içmemeye yemin etmiş olmasıdır.Buhari'de Hz. Aişe'den rivayet edilen şu hadis vardır :

Resulullah Zeyneb'in yanında bal şerbeti içer ve onun odasında daha fazla dururdu. Ben ve Hafsa, peygamber hangimize gelirse "Magafir mi yedin ? Senden magafir kokusu alıyorum" diyelim diye konuştuk. Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu ki "Hayır Zeyneb'in yanında bal şerbeti içmiştim, öyle ise daha da içmem, işte yemin ettim. "Bunu kimseye söyleme”

Bunun üzerine o denli bir anlaşmazlık çıksın da Muhammed karılarını boşamakla tehdit etsin de ayet insin Allah ve melekleri Muhammed’in arkasında vs. desin. Hadi canım, çok inandırıcı(!) Fakat bir rivayet daha var. Kimi kaynaklarda bu da geçer, her ne kadar Müslümanlar bu ikinci inanmak istemeseler de asıl neden işte budur, Muhammed’in bir düzine karısı var her gün biriyle yatıyor. Bir gün sıra Ömer’in kızı Hafsa’dayken Muhammed Hafsa’yı evde bulamıyor ve burada ben susuyorum bir İslam alimi konuşuyor, bakalım Taberi ne diyor:

“Gün, Muhammed'in hanımlarından Hafsa'nın günüydü. O gün Muhammed, kalkıp Hafsa'nın evine gider. Ama Hafsa'yı evde bulamaz. Tam o sırada, bir zamanlar, Mısır Mukavkısı'nın kendisine armağan ettiği cariyelerden Mariya çıkagelir. Muhammed, cariyeyi Hafsa'nın yatağına atar ve işini görmeye başlar. Muhammed'in, cariyesiyle yatması doğaldır. Kur'an da, hanımlarının dışında cariyeleriyle de yatmasına olanak verilmiştir. (Bkz. Ahzab Suresi, ayet: 50, 52.) Ne var ki cariyeyle özgür (hurre) olan bir kadının, üstelik Ömer kızının, Hafsa'nın yatağında beraber olmaktadır . İşte bu olağan değildir. Terslik bu ya, o sırada, Hafsa da çıkagelmiştir. Muhammed'in Mariya ile ilişkisini görünce büyük tepki gösterir: - "Tann Elçisi! Sen beni kötü duruma düşürdün, aşağıladın. Öyle birşey yaptın ki, benzerini hiçbir karına yapmadın! Benim günümde, benim sıramda ve benim yatağımda bir cariyeyi yatırıp yapıyorsun!"

Sonra Muhammed'le Hafsa arasında şu konuşma geçer: - "Hafsa! Marya'yı kendime haram etsem de ona bir daha yaklaşmasam; bundan hoşnut olur musun? - Evet!

Muhammed: "Vallahi Billahi Mariya ile bir daha yatmayacağım!"
Muhammed hemen ant içmiştir. - Hafsa! Aramızda kalsın, bunu sakın kimseye söyleme, olmaz mı? - Tamam! Ne var ki, Hafsa bu durumu Aişe'ye anlatır. (Bkz. Taberi, Camiu'l-Beyân, 28/102.)

Muhammed bir süre sonra karılarının tavırlarındaki değişiklik nedeniyle Hafsa’nın bunu Ayşe’ye anlattığını anlar. Bunun üzerine de karılarını tehdit eder. Olay bu kadar basit. Bugün bir milyardan fazla insanın iman ettiği bir dinin kutsal(!) kitabındaki şu kepazeliğe bakın. Karısını aldatan Muhammed ama azarlanan ayıplanan Muhammed değil de Muhammed’in karıları. İnsanın cinsel hayatını bile böyle herkese okunan bir kitapta söz konusu etmesi için bilmiyorum ne olması lazım. Ah benim Müslüman kardeşlerim ah, ne var biraz şu Kuran’ın Türkçesini okusanız…


kaynak: http://kloroben.blogspot.com/
İSLAM'A GÖRE TEVRAT VE İNCİL DEĞİŞTİRİLDİ Mİ?

Şayet bir insan Müslüman ise "Tevrat ve İncil tahrif edildi, değiştirildi." diyemez. Tevrat ve incil değiştirildi, diyen Kuran'ı inkar etmiş olur. Oysa bir Müslüman Kuran'ın tek bir ayetini bile reddetmemeli. Bunu ben mi uyduryorum? Hayır, bunu Kuran diyor:

"...Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir." (BAKARA SURESİ: 85)

Şimdi gelelim Kuran'a göre İncil ve Tevrat'ın tahrif edilip edilmediğine. Bir kere İncil ve Tevrat şayet tahrif edilse değiştirilse idi bu Kuran'da yazmaz mıydı? Yazardı elbette ama böyle bir bilgi Kuran'da var mı? Yok! Pekiyi İncil ve Tevrat'ın Allah kelamı olduğunu söyleyen ve onları Kuran'la eşdeğer gören ayetler var mı? Var! Şu halde bir Müslüman'ın İncil ve Tevrat değiştirilmiştir demesi küfre düşmesidir. Ve bu iddiada bulunanlar "azabın en şiddetlisine" itilecektir. Fazla uzatmayalım gelsin kanıtlar:

"O, sana Kitap'ı, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti." (ALİ İMRAN SURESİ : 3 )

İşte Al'i imran suresi ayet üç ortada. Kuran'a göre Allah Kuran'ı Tevrat ve İncil'i tasdikleyici olarak indirmiş. Buyrunuz işte sure işte ayet bitti mi? Hayır! Devam edelim...

İsa'nın şöyle dediği de Kuran'da yazar:

"Tevrat'tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım. Size haram kılınmış olanın bir kısmını size helal yapacağım. Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin!" (ALİ İMRAN SURESİ : 50)

"Ardından o peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı gönderdik. Tevrat'tan yanında bulunanı doğruluyordu. Ona İncil'i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda. Tevrat'tan yanında olanı tasdikleyici idi. Doğruya ve güzele kılavuzdu, takvaya sarılanlara bir öğüt." (MAİDE SURESİ : 46)

Allah Tevrat değiştirildiği bozulduğu ya da tahrif edildiği için İncil'i indirmemiş. Neden İncil'i indirmiş? Tevrat'ı doğrulayıcı olarak indirmiş. Devam edelim...

De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız." (ALİ İMRAN SURESİ : 84)

Muhammed'e İncil ve Tevrat'a da iman ettiği söyletiliyor. İşte ayet ortada. Devam edelim...


Tevrat indirilmeden önce İsrail'in kendi nefsine haram kıldığı şeyler dışında tüm yiyecekler İsrailoğullarına helaldi. Onlara de ki: "Tevrat'ı ortaya getirin; doğru sözlü iseniz onu okuyun." (ALİ İMRAN SURESİ : 93)

Kuran'da Tevrat'ın hakemliğine başvurulması öğütleniyor. Hiç Tevrat değiştirilmiş olsa Allah bunu söyler mi? Devam edelim...

"Biz indirdik Tevrat'ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var onda, ışık var..." (MAİDE SURESİ : 44 )

Bilmem bu ayet için bir şey demeye gerek var mı.

De ki: "Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni tam uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz." Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun küfür ve azlığını elbette artıracaktır. Küfre batan topluluk için tasalanma artık. (MAİDE SURESİ : 68)

Hiç Tevrat ve İncil değiştirilmiş olsa bu ayet olur muydu?

"Sırtlarına Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kutsal kitap parçaları taşıyan eşeğin durumuna benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan topluluğun vücut verdiği örnek ne kötüdür! Allah, zulme sapmış bir topluluğu doğruya ve güzele ulaştırmaz." (CUMA SURESİ : 5)

"İncil bağlıları Allah'ın onda indirdiğiyle hükmetsinler. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler sapıkların ta kendileridir." (MAİDE SURESİ : 47 )

Pekiyi neden İncil ve Tevrat'ın tahrif edildiği iddia edilir? Çünkü Bu üç din arasında çelişkiler vardır. Örneğin Hıristiyanlıkta şarap günah değildir, domuz eti yenilebilir vs. İşte bu çelişkiyi örtbas etmek için bazı Müslümanlar Tevrat ve İncil'in tahrif edildiğini iddia eder ve anında dinden çıkarlar.

kaynak: http://kloroben.blogspot.com/

24 Kasım 2009 Salı

ARABİSTAN'DA FUTBOL SAHASINDA SOYUNAN KADIN !

S. Arabistanda futbol sahasında soyunan kadını izleyiciler alkışladı

Hürriyet Video'larını izlemek için Flash 7 veya daha yüksek eklenti yüklenmeniz gerekmektedir. Yüklemek için tıklayınız!!!


BURASI ARABİSTAN MI??

23 Kasım 2009 Pazartesi

Bu Nasıl Bir Cennet

Gümüş Mü? Yoksa Altın Mı?

Cennette Altın varmış

Hac 23. Şüphesiz, Allah iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir.

Cennet nasıl bir yerki altın var.
cennete ırmak da var.
bilezik bile takarlar. inci var. giysiler ipektenmiş. vay babom vay
____________________________


Gümüş

Insan 21. Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir.

bu sefer gümüş bilezik takar diyor. karıştırdı yine.
ben ne yeşil elbise nede ipek elbise giymek istemiyorum.

19 Kasım 2009 Perşembe

Akhenaton

Akhenaton Mısır yeni dönem 18. hanedanının bir firavunudur. Büyük kardeşi Thutmosis babasından önce ölünce tahtı önce ortak oldu sonra da M.Ö. 1353-1336 yılları arasında firavunluk yaptı. Eşi Nefertiti'ydi.

M.Ö. 14. yüzyıl yaşamış olan Mısır kralıdır. Tahta geçtiği ilk yıllarda aile adı olan Amenhotep'i (Amonun hoşnut olduğu) kullandı. Daha sonra adını değiştirerek Akhenaton (Atonun hizmetkarı) ismini kullanmaya başladı ve geleneksel çok tanrılı Mısır dinini yasaklayarak tek tanrılı Aton dinini kurdu. Mısır tanrılarını reddederek (Ra, Maat, Hathor, İsis, Nephthys, Set, ...) tek tanrı olan güneş tanrısı Aton'a ibadet edilmesini bir kanunla halka duyurdu. Başlangıçta eski Mısır diniyle benzer gibi gözükse de, Atenizm tek tanrılı bir dine geçiş teşkil etmektedir. Aten bu noktada Ra-Amon-Horus un bir karışımı olarak dikkat çekmektedir.



Güneş peygamberi Akhenaton'un şiiri (Pardon, ayeti)

Tanrı uludur, birdir, tektir.
Ondan başkası yoktur.
Bir tanedir,
O'dur her varlığı yaratan
Bir ruhtur Tanrı, görünmeyen bir ruh...
Ta başlangıçta vardı Tanrı,
Tek varlıktı o.
Hiç birşey yokken o vardı.
Herşeyi o yarattı (...)
Ezelden beri süregelen varlığı,
Ebediyete kadar sürecek,
Gizlidir Tanrı, kimse görmemiştir onu.
İnsanlara ve yarattıklarına sır kalır her zaman.

Hz Muhammed Akhenaton'dan esinlenmiş olabilir mi?



Kralığının 5. ya da 6. yılında kökten bir kararla yüz yıllardır Mısır'ın başkenti olan Teb'i terk ederek bugün Tel el Amarna olarak bilinen el değmemiş topraklara yeni bir başkent kurmaya karar verdi. Akhenaton, eski tanrıları yok etmek için tapınaklardan eski tanrıların isimlerini sildirdi.

Ahenaton yaklaşık 15 yıl tahtta kaldı. Ölümünün ardından kurduğu din çöktü. Akhenaton'un şehri yerle bir edildi ve lanetli firavun olarak anılır oldu.

Akhenaton'dan sonra 8 yaşında tahta geçen, -Akhenaton'un oğlu olduğu tahmin edilen- Tutankhamon da fazla yaşamadı. Tutankhamon da 18 yaşında ölünce bu nesil son buldu.

El Amarna dönemi
Burası yeni dinin yaşanacağı ve Teb'deki düşmanlardan uzak bir sığınak olarak tasarlanmıştı. Bu şehir, tarihteki ilk planlı yerleşimlerden biridir. Binalar, tapınaklar ve yollarıyla tamamen güneş tanrı Aton'a tapmak için tasarlanmıştır. Amarna'nın tamamlanmasına yakın Kral ve eşi Nefertiti şehre yerleştiler. Bu arada Mısır büyük bir istikrarsızlığa düşmüştü. Bu dönemde sanatta da yenilikler olmuştur: firavun resimleri eskisi gibi tanrısal bir durağanlıkla değil, daha çok gerçekçi şekilde çiziliyordu. Bir bakıma sanatın dinden ayrılmasını Akhenaton başlatmıştır. Firavun geleneksel sahneler dışında, yemek yerken, karısını öperken, bir törene başkanlık ederken de çizilebiliyordu. Uzun boyunlu, göbekli resmedilen Firavunun resimleri oldukca ilginçtir. Uzun boyunlu beden yapısı, bu dönemdeki diğer eserlerde de sık sık kullanılmıştır.

Aton dini
Akhenaton tahta geçişinin birinci yılında din alanında bir devrim yaparak Atenizm (bazen Atonizm) dinini kabul ettiğini ve tüm diğer Mısır tanrılarını reddederek (Ra, Maat, Hathor, İsis, Nephthys, Set, ...) tek tanrı olan güneş tanrısı Aton'a ibadet edilmesini bir kanunla halka duyurdu. Başlangıçta eski Mısır diniyle benzer gibi gözükse de, Atenizm tek tanrılı bir dine geçiş teşkil etmektedir. Aten bu noktada Ra-Amon-Horus un bir karışımı olarak dikkat çekmektedir. Akhenaton'un yaşadığı dönemde Amon Rahipleri oldukça güçlüydüler. Firavun herhangi bir iş yapmadan rahiplere danışmak ve kehanetlerine başvurmak zorundaydı. Akhenaton bu etkiden kurtulmak ve kendi inançlarının da doğrultusunda eski Mısır dinini yasaklamış, Karnak tapınaklarını kapatıp Amon rahiplerinin görevine son vermiştir. Bu durum ülkede büyük bir kargaşaya sebep olmuştur. Ölümünden sonra dini terk edilmiştir. Akhenaton ve soyundan birçok kimsenin isimleri tapınak duvarlarından silinmiştir. Bu dönemle ilgili birçok konu hala araştırılmaktadır.

Musa, Tevrat'ta sözü edilen II. Ramses (d. M.Ö. 1302 – ö. M.Ö. 1213) ile dönemdaştı ve zaten bilinen en eski tek Tanrılı Semitik Din de Yahudilik'ti; Oysa daha önce yaşamış olan Akhenaton, aşağı yukarı aynı bölgedeki daha eski tek Tanrılı dini benimsemiş, savunmuş ve dönemdaşı olan kendi rahipleri (Ay) tarafından da alel acele yokedilmiş, savunduğu din de örtbas edilmiştir.

Kurban Nedir?

Kutsal kitaplarda (özellikle Tevrat ve Kuran’da) anlatılır ki İbrahim peygamber, oğlu İsmail’i Allah’ın emriyle kurban niyetiyle kesmek istemiş.

O zamanlar tanrılar adına, insanlar kurban olarak kesilirdi. İbrahim peygamber bu vahşete son vermek istiyordu. İbrahim, "Bunu kendim kaldırıyorum." deseydi kimse ona inanmazdı; belki de bu O'nun hayatına mâlolurdu. O günkü inanç sistemine karşı çıkamazdı. Direkt karşı çıkmış olsaydı O'nun için daha beter olurdu. (Bu olaya diyalektik mantık çerçevesinde bakmak lazım.)

İşte bu vahşeti inandırıcı bir yöntemle ortadan kaldırmak için oğlu İsmail'i kullanarak bir senaryo hazırladı ve etrafa "tanrı adına oğlunu keseceği" haberini yaydı. Günü gelince İsmail’i yere yatırıp bıçağı boğazına dayadığı sırada Cebrail’in gelerek O'na tanrıdan "İnsan yerine hayvan kurban edebileceği" vahyini getirdiğini söyledi. Olay bu şekilde tarihe geçti ve kutsal sayılan kitaplarda da yer aldı.

İbrahim’in amacı "Tanrı, insan yerine hayvanları da kurban olarak kabul eder." mesajını vermek ve insan katliamını ortadan kaldırmaktı. İbrahim burada tanrıyı devreye soktuğu halde bazı insanlar yine insanları kurban etmeğe devam etti ve bu gelenek Muhammed peygamber zamanına kadar devam edegeldi. İslam tarihinde anlatılır ki bir olay sebebiyle Muhammed’in dedesi Abdulmuttalib, oğlu Abdullah’ı (Muhammed’in babası) kesmek ister. Ama kefaret olarak 100 deve verip bundan vazgeçer.

İbrahim peygamber o dönemde tanrıyı devreye sokmasaydı kimse ona inanmayacaktı. Ancak işi tanrıya (Allaha) havale etmesine rağmen insanların tanrılar adına kurban edilmesi işlemi Muhammed dönemine kadar da devam etti.

Sonuç olarak belirtmek isterim ki bu uyduruk ve yararsız inançları aşamadığımız, insanın kaderini tayin etme noktasında yetkinin ancak insanda olduğunu kabul etmediğimiz ve her türlü fikri tartışan açık bir toplum haline gelemediğimiz sürece sıkıntılar hep olacaktır.

O gün için insan kurban etmek toplumun geniş kesimleri tarafından normal karşılanırdı. İnsanlar inançları gereği bu uygulamayı kaldırmayı değil tartışmayı bile istemezlerdi. Bu uygulama din adamları ve zamanın siyası otorileri tarafından desteklenirdi. O güne kadar tanrısı veya Allahı istediği için insanları kurban etmişlerdi. Geçmişte insan kurban etmek normal karşılanırken, günümüzde insanlık adına utanç verici. İnsanlık tarih sürecinde herşeyiyle gelişen, değişen bir varlık. Ama dinin kalıplaşmiş öğretisi bu gelişime ne kadar ayak uydurabiliyor?

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de dini inançlarımızın bize dayattığı çağ dışı uygulamalar var.
Bunları, Allah'ın bizden isteği olduğuna inandırılmışız. Bu uygulama ve düşünceleri tartışmasız gerçekler olarak kabul ediyoruz.

21.Yüzyılda bu çağdışı uygulamaların kalkması için İNANÇLI İNSANLARIN yeni bir peygambere mi ihtiyaç var?

Hayvan boğazlama bayramınız kutlu olsun.

^ İnancımız gereği bu hayvanları öldürdük





kısmi alıntı
Arif Tekin..
http://www.turandursun.com/ariftekin/p2016_articleid/1

12 Kasım 2009 Perşembe

Neyzen Tevfik

Ey bana kendini büyük tanıtan
halime bak da davarlığından utan!

Neyzen Tevfik

Köle Pazarı


Ahzâb 50
“Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helal kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ”

NAHL - 75
Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.

(Rûm 28)
“Tanri size kendinizden bir misâl vermektedir. Size verdigimiz riziklarda, (sag elinizle satin alip sahip oldugunuz) kölelerinizin de esit sûrette hak sahibi olmalarina râzi olur ve birbirinizi saydiginiz gibi bu ortaklarinizi sayar misiniz
ki, bizzat yaptigimiz islerde bize ortaklar kosulmasina râzi olasiniz?…”


.

9 Kasım 2009 Pazartesi

Muhammed Ümmü Gülsüm'ü Kaç Yaşında Evlendirdi?

İslamcılar Muhammed'in Ayşe ile evlendiğinde Ayşe'nin yaşının 9 veya daha küçük olduğunu kabul etmek istemezler.
Ben şimdi Muhammed'in kızlarını örnek vereceğim. Muhammed kızlarını kaç yaşında evlendirdi?

Muhammed, 25 yaşında iken, Hatice ile evlenmiştir.
Muhammed Hatice'den iki erkek ve dört kız çocuğu dünyaya gelmiştir. İlk çocuğu Kasım'dı.
Zeyneb: Muhammed'in ikinci çocuğu ve kızlarının en büyüğüdür. Muhammed 30 yaşında iken dünyaya gelmiştir.
Rukiye, Babası otuz üç yaşındayken dünyaya geldiği kaydedilir.
3. kız Ümmü Gülsüm: Rukıye'den küçük olduğuna göre babası otuz dört yaşın üzerinde iken dünyaya gelmiş olmalıdır.

Muhammed 40 yaşında kendini peygamber ilan ettiğinde kızı Ümmü Gülsüm 6 yaşında oluyor.
Muhammed 40 yaşında iken amcası Ebû Leheb'in oğlu Uteybe, Ümmü Gülsüm ile evli miydi?

Tabiki Evet,
Yani Ümmü Gülsüm 6 yaşında evlendirilmişti.
Muhammed kendi kızını Ümmü Gülsüm'ü 6, Rukiye'yi 7 yaşında evlendirebiliyorsa, Muhammed'in 9 yaşındaki Ayşe ile evlenmiş olması ne kadar gerçek dışı?

( Muhammed 610 yılında kendini peygamber ilan ediyor.
622 yılında Medine'ye hicret ediyor.
Ümmü Gülsüm hicretin 9. yılı olan 631 tarihinde 27 yaşında ölüyor.
631-27= 604 yılında Ümmü Gülsüm'ün yaklaşık doğum tarihi oluyor.
Muhammed 610 yılında peygamber ise Ümmü Gülsüm 6 yaşındaydı ve Ebû Leheb'in oğlu Uteybe ile evliydi)

Örnek insan Muhammed 6 yasındaki Ümmü Gülsüm'ü Uteybe'ye vermişti.

Sonra ne oluyor peki,
Muhammed 40 yaşında kendini peygamber ilan edince amcası Ebu Leheb ile arası açılıyor.

Muhammed bir gün Safa tepesine çıkarak, Mekkelilere seslenir. Halk Muhammed'in etrafında toplanır. Muhammed "Şu dağın arkasında size saldırmaya gelen düşman süvarileri vardır desem, inanır mısınız?" diye sorunca, toplananlar: "Evet inanırız. Çünkü şimdiye kadar senden yalan duymadık" cevabını verirler. O zaman Muhammed onlara, ahiretin şiddetli azabından bahsederek ve onları İslâm'a, iman'a davet eder. O anda topluluğun içinde bulunan Ebu Leheb Muhammed'e;
"Yazıklar olsun sana! Bizi bunun için mi topladın?" diyerek, orada toplanan kalabalığı dağıtır.

Bu durumda Muhammed amcası Ebû Leheb'e kızıyor ve Tebbet sûresini (muhammedin siirini) Allah'ın ayeti olarak sunuyor.

Muslüman kişinin namazlarda okuduğu duanın anlamı

Tebbet Duası:
Ebû Leheb'in elleri kurusun, Kuruda da.
Ne malı fayda verdi ona, ne de kazandığı.
O, bir alevli ateşe girecek.
Karısı da odun hamalı olacak.
Boynunda bir ip ile.

(Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebbe. Mâ agnâ anhü mâlühû ve mâ keseb. Seyaslâ nâren zâte leheb. Vemraetühû hammâletelhatab. Fî cîdihâ hablün min mesed.)


Bu duruma Ebu Leheb ve karısı Ümmü Cemil tabiki kızıyor,
Ümmü Cemil oğullarına şöyle diyor, "Rukayye ve Ümmü Külsûm dinden çıkmışlardır. Onları boşayın, ayrılın onlardan!"

Ebu Leheb de, oğullarının her ikisine:

"Muhammed'in kızını boşamazsan, başım başına haram olsun!" diyerek yemin ediyor.
Bunun üzerine, Uteybe Ümmü Gülsüm'ü boşuyor. Ümmü Gülsüm'ü Muhammed'e geri veriyor.
Ebu leheb ile Muhammed arasındaki sürtüşme bu olayın doğmasına neden oluyor.

Bu durum karşısında Muhammed, amcası Ebu Leheb’in oğlu Uteybe'ye çok kızıyor.
(Ya Rabbi! Buna köpeklerinden birini musallat eyle!) diyor.
Uteybe, Şam’a ticaret için giderken bir gece arkadaşlarının arasında yatarken bir aslan gelip arkadaşlarını koklayıp bırakıyor sıra Uteybe’ye gelince, onu parçalıyor.


Müslüman kişi bu aslan parçalama hikayesini de Muhammed'in mucizesi olarak kabul eder.

Merak ettiğim Uteybe'yi parçalayan bir aslan mıydı. Uteybe arkadaşlarıyla yatarken aslan arkadaşlarını kokluyor ama onlara saldırmıyor da Uteybe ye saldırıyor.
Arkadaşlarını kokladığını kim görmüş? Onları koklarken kimse bir şey yapmamış mı? Aslan kokladığı ilk kişiyi neden parçalamıyor? Uteybe'ye saldırıp parçalama fırsatı zamanı bulabiliyor. Kimse onu kurtarmak için bir şey yapmıyor.
Aslan Uteybe'ye saldırırken arkadaşları kaçıyor mu?
Uteybe'yi kendi aralarındaki sorundan dolayı arkadaşı(ları) öldürmüş olamaz mı?

Sonuç olarak;
Yukardaki hikayeden benim anladığım, Üteybe, babasının emri altında bir kişi. Ümmü gülsüm'ü boşuyor. Kendi verdiği kararla değil babasının kararıyla bunları yapıyor.

Muhammed'in bu durumda Uteybe'ye birinci dereceden sorumlu tutması ve ona şiddetle kızmasını ve kötü dua etmesini çok garipsiyorum.



http://aytanrisi.blogspot.com/2009/11/muhammed-kz-ummu-gulsum.html

.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Muhammedin Mücizeleri

Muhammed ayı ikiye yardı.

Muhammed savaşta susuz kalmış, elini su dolu kaba sokmuş, çıkarınca parmakları arasından su akarak, bulunduğu kap devamlı taşmıştır.

Bir gün, kendisinden mucize isteyenlere karşı, uzaktaki bir ağacı çağırmış, Ağaç köklerini sürükleyerek gelip selam vermiş, sonra gidip yerine dikilmiştir.

Hayber savaşında önüne zehirlenmiş koyun kebabı koyduklarında, Kebap dedi ki "Ya Resulallah beni yeme, ben zehirliyim"

Mescidde dikili bir odun vardı, Hutbe okurken Muhammed bu direğe dayanırdı. Mimber yapılınca, direğin yanına gitmedi Odundan ağlama seslerini, bütün cemaat işitti Mimberden inip direğe sarıldı. Ses kesildi "Eğer sarılmasaydım, benim ayrılığımdan kıyamete kadar ağlayacaktı" Dedi

Amcası Ebu Lehebin oğlu Uteybe, Muhammed'in damadı olduğu halde, Muhammede inanmadı. Muhammedin kızı Gülsüm'ü boşadı. Muhammed buna çok kızdı "Ya Rabbi! Buna köpeklerinden birini gönder" dedi. Uteyybe Şam'a ticaret için giderken bir aslan Uteybeyi parçaladı.

Biri bir koyun pişirdi hep birlikte yediler Muhammed "Kemiklerini kırmayınız" dedi Kemikleri toplayıp, muhammed ellerini kemiklerin üstüne koyup dua etti Allah koyunu diriltti.

Utbe bin Ferhat ismindeki bir kimsenin bedeninde kurdeşen denilen hastalık çıktı. Muhammed, onu soyup kendi ellerine tükürüp, gövdesini sıvadı. Hasta şifa buldu. Bedeni misk gibi kokardı.

Bir gün amcası Abbas'ın evine gidip, onu ve evladını yanına oturtup üzerine ihramı ile örterek "Ya Rabbi! Bu amcamı ve ehlibeytini örttüğm gibi, sen de, cehennem ateşinden kendilerini koru" Dedi Duvarda üç kere amin sesi işitildi.

Muhammed bir gün namaz kılarken şeytan gelip namazını bozmak istedi, Şeytanı elleri ile yakaladı. Bir daha gelip namazını bozmayacağına dair söz aldı ve şeytanı serbest bıraktı.

Bir kafir gelip, mucize göstermesini isteyince, duvarda asılı hurma salkımına "yanıma gel" demiş Salkım yere inip Resulullahın yanına gelmiştir. Sonra "yerine git" demiştir Duvara kadar gidip, yerine çıkıp asılmıştır kafir bunu görünce, hemen imana gelmiştir.

Muhammed Huneyn seferinde binmiş olduğu beyaz ata "yere çök" dedi. At hemen çökünce yerden bir avuç kum alıp, kafirlerin üzerine saçtı Düşmandan bu topraktan gözüne isabet etmeyen hiç kimse kalmadı.

Bir kadın, Muhammede kel oğlunu getirdi. Muhammed elleri ile başını sıvadı. Şifa buldu ve saçları uzamağa başladı

Bir kuyunun suyunu kova içinden içip kalanını kuyuya döktüler Kuyudan her zaman misk kokusu çıkardı

Muhammed'e, söylemez bir çocuk getirdiler "Ben kimim" dedi Sen Resulullahsın dedi Ölünceye kadar konuştu

Eline aldığı çakıl taşlarının ve tuttuğu yemek parçalarının arı sesi gibi tesbih ettikleri çok görülmüştür.

Bir kimse, yılan yumurtasına basarak iki gözü görmez oldu Muhammede getirip yalvardılar, Muhammed mübarek tükürüğünden gözlerine sürmekle gözleri görmeye başladı

Bir kaç kurt, bir sürüden koyun kapıp götürdüler Çobanlar hücum edip, kurtardıklarında, kurtlaın birisi (rızkımızı elimizden alırken, allahtan korkmadın mı?) dedi Çoban (çok şaşırdım, kurt konuşur mu) deyince, kurt (asıl şaşılacak şey, Allah'ın Peygamberi olan hazret-i Muhammed mucizeler gösteriyor) dedi

Muhammed bir çayırda giderken, üç kere, "ya resullalllah" sesini işitti. O tarafa baktı, bağlı bir geyik gördü. Yanında bir adam uyuyordu. Geyiğe ne istediğini sordu O da "bu avcı beni yakaladı Karşı ki tepede iki yavrum var Beni salıver Gidip onları doyurup geleyim" dedi. Muhammed geyiği bıraktı, geyik biraz sonra geldi.

Bir köylüyü imana davet etti. Köylü "Vefat etmiş kızımı diriltirsen, iman ederim" dedi. Mezarına gittiler İsmini söyleyerek kızı çağırdı, Kabir içinden ses işitildi "Dünyaya gelmek ister misin?" buyurdu(Ya Resulullah! Dünyaya gelmek istemem Burada babamın evindekinden daha rahatım Ahiret, dünyadan daha iyi sesi işitildi) Köylü bunu duyunca hemen imana geldi

Malik bin Rebiaya "Evladın bereketli olsun!" diyerek dua etti Seksen oğlu oldu

Muhammed bin hatip diyor ki: " Küçüktüm Üstüme kaynar su döküldü Gözlerim yandı Görmez oldum Babam Muhammed'e götürdü Mübarek tükürüğünden gözlerime sürdü Gözlerim açıldı

Amcası Ebu Talip ile bir çölde gidiyordu. Ebu Talip, çok susadığını söyledi Muhammed, hayvandan yere inip ayaklarının yere vurdu. Su çıktı.

Hudeybiye savaşında susuz bir kuyunun yanına kondular. Askerler susuzluktan şikayet ettiler Bir kova su istedi, içinde abdest alıp ve tükürüp, bunu kuyuya döktürdü Bir ok verip, kuyuya atmalarını buyurdu Kuyunun su ile dolduğunu gördüler

Medinede, hutbe okurken, bir kimse ya muhammede! (Susuzluktan çocuklarımız, hayvanlarımız, tarlalarımız helak oluyor İmdadımıza yetiş dedi. Ellerini kaldırıp dua etti. bulutlar hemen toplandı, yağmur başladı. Bir kaç gün devam etti Yine mimberde okurken, o kimse (Ya Resullullah, yağmurdan helak olacağız) deyince, muhammed, "Ya Rabbi, rahmetini başka kullarına da ihsan eyle" dedi Bulutlar açılıp güneş göründü

Cabir Bin Abdullah diyor ki; Çok borcum vardı Ağaçlarımdan aldığım hurmalar bunu yüzde birini karşılamayacak kadar azdı Resullullaha haber verdim Bahçeme gelip hurma yığınının etrafında üç kere dolaştı "Alacaklılarını çağır gelsinler" buyurdu Her birine hakları verildi. Yığından bir şey azalmadı

Elinde put bulunan biri "Put bana söylerse iman eder misin?" dedi Adam, "ben buna elli senedir ibadet ediyorum Bana hiçbirşey söylemedi Sana nasıl söyler?"dedi Muhammed Aleyhisselam "Ey put ben kimim" deyince, sen Allahın Peygamberisin sesi işitildi Putun sahibi, hemen imana geldi

Bir kadın hediye olarak bal gönderdi Balı kabul edip boş kabı geri gönderdi Allahın kudreti ile kap bal ile dolu olarak geri gitti. Kadın gelerek, (Ya Muhammed hediyemi niçin kabul etmediniz? dedi "Senin hediyeni kabul ettik Gördüğün bal Allahu Teala'nın hediyene verdiği berekettir" dedi Kadın balı evine götürdü çocuğuyla aylarca yediler Hiç eksilmedi Bir gün yanılarak başka kaba koydular Ordan yiyerek bitirdiler Bunu Resullulaha haber verdiler Gönderdiğim kapta kalsaydı, dünya durdukça yerlerdi, hiç eksilmezdi" buyurdu.

Ebu Hüreyre diyor ki; Muhammed'e bir kaç hurma getirdim Bunlara bereket verilmesi için dua etmesini söyledim. Bereketli olmaları için dua buyurdu Hurmalrın bulunduğu çantaların gece gündüz yanımdan ayırmayıp, Osman zamanına kadar hep yedim Yanımdakilere de yedirdim.

Rum İmparatorunun orduları ile harp için asker gönderdiği zaman, askerlerin arka arkaya şehit olduklarını kendisi Medine'de iken gördü.Bunu Allahın göstermesiyle yanındakilere haber verdi.

Vefat ederken kızı Fatıma'ya "Akrabam arasında bana ilk kavuşan sen olacaksın" dedi Altı ay sonra Fatıma vefat etti

Kays Bin Şemmaz ismindeki kimseye "güzel olarak yaşarsın ve şehit olarak ölürsün" dedi Ebu Bekir halife iken bir muharebede şehit oldu.

Acem Padişahı Kisranın ve Rum Padişahı Kayser'in memleketlerinin müslümanların eline geçeceğini ve hazinelerinin Allah yolunda dağıtılacaklarını müjdeledi

Bir gün, kendi zevcelerinden birinin halifeye karşı isyan edeceğini haber verdi

Bir gün "Muaviye hiç mağlup olmaz" buyurdu Nice zaman sonra meydana gelen muharebelerin hiçbirinde mağlup olmadı Hatta Hz Ali Sıffın muharebesinde, bu hadisi işitince, "Eğer önceden işitseydim, Muaviye ile harp etmezdim" dedi
için hakkı olan halifeliği Hazret-I Muaviye'ye teslim etti

Bir gün "Ümmetim arasında, şii denilen çok kimseler meydana gelecekdir Bunlar, İslam dininden ayrılacaklardır" dedi

Nabiga ismindeki meşhur şair şiirleinden bir kaçını okuyunca, araplar arasında meşhur olan "Allahü Teala dişlerini dökmesin" duasını söyledi şair yüz yaşına gelmişti Dişleri ak ve berrak, inci gibi dizilmişti

Kendi kızı Fatıma, birgün yanına geldi Açlıktan benzi sararmıştı Elini göğsüne koyup, "Ey açları doyuran Rabbim! Muhammedin kızı Fatıma'yı aç bırakma!" dedi Fatıma'nın hemen yüzü kanlandı, canladı Ölünceye kadar hiç açlık duymadı.

Mekkede bazı kimselrede gidip iman etmeleri için çok uğraştı Kabul etmediler Yusuf Peygamber zamanında Mısırda görülen kıtlık gibi sıkıntı çekmeleri için Muhammed dua etti. O sene öyle kıtlık oldu ki, leş yediler.

Bir kimse sol eliyle yemek yiyordu "Sağ el ile ye" dedi Sağ kolum hareket etmiyor diye yalan söyledi "Sağ elin artık hareket etmesin" buyurdu Ölünceye kadar sağ elini ağzına götüremez oldu

Allahu Teala, habibini belalaardan korurdu Ebu Cehl, Resullullahın en büyük düşmanı idi Büyük bir taşı mübarek başına vurmak için kaldırdığı zaman, Resulullahın iki omuzunda birer yılan görerek taş elinden düştü ve kaçtı

Kabe yanında namaz kılarken, Ebu Cehl bıçakla üzerine yürümek istedrken, hemen geri dönüp kaçtı. Arkadaşları, niçin korktun deyince ' Muhammed ile aramızda ateş dolu bir henden gördüm Bir adım atsaydım, yakalayıp ateşe atacaklardı dedi. Bunu Muhammede sorduklarında "Allahın melekleri onu yakalayıp parçalayacaklardı"dedi

Hicretin dödüncü senesinde Beni Nadir'de Resulullah, Yahudilerin kale duvarları altında Eshabı ile konuşurken, bir yahudi büyük bir değirmen taşını yukarıdan atmak istedi Taşa elini uzatınca iki eli çolak oldu

Uhud gazasında Ebu Katadenin bir gözü çıkıp yanağı üzerine düştü Resulallaha getirdiler Mübârek eli ile gözünü yerine koyup "Ya Rabbi, gözünü güzel eyle" dedi Bu gözü diğerinden daha güzel oldu Ondan daha kuvvetli görürdü

6 Kasım 2009 Cuma

Şeriat = Baskı ve Kırbaç

Suudi Arabistan’da cinsel konuların konuşulduğu bir televizyon programının hazırlanmasına katıldığı gerekçesiyle bir kadın gazeteciye 60 kırbaç cezası verildi.



Lübnan’dan yayın yapan LBC televizyonundan temmuz ayında yayımlanan programa katılan dört Suudi erkek, Suudi Arabistan’daki cinsel yaşam hakkında ayrıntılı açıklamalar yapmış ve kullanılan bazı cinsel objeleri göstermişti. Programın hazırlanmasına yardımcı olmakla suçlanan gazeteci Rozanna El Yami, bu türden bir ceza verilen ilk Suudi kadın gazeteci. El Yami’nin avukatı, müvekkilinin bir basın mahkemesinde yargılanması gerektiğini, mahkemenin davayı ele alıp ceza vermesinin, Suudi yasalarının ihlali olduğunu ileri sürdü. Programdaki dört erkekten birine, yargılama sonucu beş yıl hapis ve 1000 kırbaç cezası, diğer üç erkeğe de ikişer yıl hapis ve 300’er kırbaç cezası verilmişti. Sanıklar, ‘cinsel konuları alenen konuşmaktan’ suçlu bulunmuştu.

Bodrum İlçesi'ne 7 günlük tatil için gelen Suudi Arabistan Prensi Abdülaziz Bin Muhammet ve eşi Prenses Jawahir Bin Naif , oğlu ve yeğenleri ile birlikte çıktığı mavi yolculukta




kaynak: http://www.turandursun.com

5 Kasım 2009 Perşembe

İsa'nın Mucizeleri

İsa Suyu Şaraba Dönüştürdü
İsa ilk mucizesini, Celile bölgesinde bulunan Kana kasabasında, katılmış olduğu düğünde gerçekleştirdi. İsa’nın annesi Meryem de oradaydı. Düğün sahibinin misafirler için hazırladığı şarap bitince İsa’nın annesi Meryem, İsa’nın yanına gelerek, ‘Şarapları bitti’ dedi. Bunun üzerine İsa hizmetçilere küpleri suyla doldurmalarını söyledi. Hizmetçiler küpleri suyla doldurdular ve sonra suyla dolu küpten aldılar. Bir de ne görsünler? Küplere konan su birden şaraba dönüşüvermişti. İsa suyu şaraba dönüştürmüştü. Bu, İsa’nın gerçekleştirdiği ilk mucizeydi.

yuhanna 2:1-11

İsa Fırtınayı Durdurdu
İsa ile öğrencileri kayığa binip gölde ilerlerken birden güçlü bir fırtına koptu. Öyle ki, dalgalar nerdeyse kayığı batıracaktı. İsa’nın öğrencileri korku içerisinde endişelenirken, İsa kayığın arka tarafında uzanmış uyuyordu. Gidip İsa’yı uyandırdılar. İsa da kalkıp fırtınayı azarladı, ona durmasını söyledi. Bunun üzerine fırtına bir anda yok oldu ve her taraf sakinleşiverdi. Bunu gören öğrenciler hayretler içerisinde kaldılar. Şaşkınlıklarından, ‘Fırtınalar bile O’nun sözünü dinliyor’ diyorlardı.

Matta 8:23-27

İsa Hastalara Şifa Verdi (Onları İyileştirdi
İsa Simon Petrus’un yüksek ateşten kıvranan kaynanasını da iyileştirdi. İsa kadının elini tutar tutmaz kadın hemen iyileşti. Kadın iyileşince ayağa kalktı ve evde bulunanlara hizmet etmeye başladı.

Matta 8:14-15

İsa Doğuştan Kör Doğan Adamı İyileştirdi
Kudüs şehrinde doğuştan beri kör olan bir adam yaşıyordu. İsa bu adamı görünce topraktan çamur yaptı ve çamuru bu kör adamın gözlerine sürdü. Sonra gözlerini yıkaması için ona Şiloha havuzuna gitmesini söyledi. Adam havuza gidip gözündeki çamurları yıkayınca gözleri açıldı ve birden görmeye başladı.

Yuhanna 9:1-41

İsa Kör Bir Dilenciyi İyileştirdi
Bir gün İsa Kudüs’e giderken Eriha kasabasından geçiyordu. Yol kıyısında dilencilik yapan Bartemeus adında kör bir adam duruyordu. İsa ile arkadaşları yoldan geçerken kalabalığın arasında bulunan Bartemeus, İsa’nın oradan geçmekte olduğunu farkedince birden yüksek sesle, ‘Davut Oğlu İsa, bana acı’ diyerek bağırmaya başladı. Onu azarladılar, ama o daha çok bağırdı ve İsa bu adamın sesini duyunca durdu. Adamın gözlerine dokunarak onu iyileştirdi ve ona , ‘İmanın seni iyileştirdi’ dedi. Adam da büyük bir sevinçle İsa’nın peşinden gitti.

Markos 10:46-52

İsa Bir Felçliyi İyileştirdi
Kapernahum kasabasında kötürüm, yani felçli bir adam vardı. Adam yatalak olup yürüyemediği için arkadaşları tarafından İsa’nın bulunduğu yere getirildi. Ancak kapının önünde biriken kalabalık nedeniyle İsa’nın bulunduğu yere ulaşamadılar. Bunun üzerine arkadaşları bu felçli adamı yatağıyla birlikte İsa’nın bulunduğu binanın çatısına çıkardılar ve çatıdan bir delik açarak felçli adamı iplerle aşağıya, İsa’nın bulunduğu odaya indirdiler. İsa damı görünce şöyle dedi: ‘Günahların bağışlandı! Kalk, yatağını topla ve evine git!’ Bunu duyan bazı adamlar İsa’ya kızdılarsa da İsa onlara cevaplarını verdi. Bir de İsa’nın iyileştirdiği adamı ayakta, sapasağlam görünce söyleyecek bir söz bulamadılar.

Luka 5:17-46
İsa On Cüzamlıyı İyileştirdi
Cüzam hastalığına tutulmuş on kişi İsa’yı görünce O’na yalvararak kendilerine yardım etmesini istediler. Cüzam insanın derisinde ortaya çıkan bulaşıcı, aynı zamanda, tedavi edilmezse öldürücü bir hastalıktır. Ama İsa bu hastalara yaklaşmaktan hiç korkmadı. Onlara, gidip kendilerini kahine göstermelerini söyledi, ve henüz onlar yoldayken adamlar birden iyileşiverdiler! Ama içlerinden sadece bir tanesi geri dönerek, kendisini iyileştirdiği için İsa’nın önünde diz çöktü ve O’na teşekkür etti.
Luke 17:11-19

BU MASALLARA İNANIRSANIZ EZBERLEYECEĞİNİZ AYET:

İsa kalkıp rüzgârı azarladı, göle, «Sus, sakin ol!» dedi. Rüzgâr dindi, ortalık sütliman oldu. (Markos 4:39)

4 Kasım 2009 Çarşamba

İslam ve Şeriat kanunları

İslam ve Şeriat kanunlarıyla bugün 1923 yılında tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen eşit haklar taban tabana çelişmektedir.

Şeriatla yönetilen ülkelerde kadınlar toplumda nasıl bir hukuk düzeninde yaşıyorlar?
Bir an Türkiye'de değil de 'şeriat'la yönetilen bir ülkede yaşadığınızı düşünün.



Kanunlara göre haklarınız şöyle:

"Arabistan'da bir kadın araba kullanabilir mi?
"Arabistanda, islam ülkelerinde bir kadın bisiklete binebilir mi?

"Türbanlı, haşemalı bir kanını yelkenli yaparken gördünüz mü?

"İranda, Arabistanda kadın başı açık sokağa çıkabilir mi?

"İslam toplumunda kadın erkeğin elini sıkabilir mi?

"İslam ülkelerinde kadın ne kadar siyaset yapabilir?

"Kadınlar derneklere üye olabilirler mi?



Kocanızın veya aile büyüğü erkeğin izni olmadan şunları yapamıyorsunuz:
"Seyahat etmeniz yasak
"Otelde veya kiralık bir evde tek başınıza kalmanız yasak
"Çocuğunuza istediğiniz adı vermeniz yasak.
"Bir işte çalışmanız yasak.
"Çarşafınızın rengini değiştirmeniz yasak.
"Orta öğretim, lise veya üniversitede okumanız yasak.
"Yüzünüzü göstermeniz yasak..
"Kocanızdan boşanmanız yasak.
"Sevdiğiniz kişiyle evlenmeniz yasak.
"Boşandıktan sonra çocuklarınızı görmeniz yasak..
"Sosyal toplantılarda konuşmanız yasak.
"Kocasının ikinci bir kadınla evlenmesine itiraz etmesi yasak.

Bu liste uzayıp gidiyor.

3 Kasım 2009 Salı

Mickey Mouse öldürülmeli

`Suudi Arabistan`da bir din adamı, `Şeytanın askerlerinden biri olarak` tanımladığı fareleri sevdirdiği gerekçesiyle Mickey Mouse`un öldürülmesi gerektiğini söyledi. Arap ülkelerinde yayın yapan El Mecd TV`deki bir programda İslam dininin farelere yaklaşımı hakkında bir soruyu yanıtlayan Şeyh Muhammed Munacid, `Şeriate göre fareler tiksindirici ve pis yaratıklardır. Bu hayvanlar şeytanın askerleridir,` dedi. S.Arabistan`n Washington Büyükelçiliği`nde görevli eski bir diplomat olan Munacid, programda, `Bu korkunç varlıkları çocuklara sevdiren Mickey Mouse`un mutlaka öldürülmesi gerekir,` dedi.` (Milliyet, 17.9.2008)


Bilim adamlarının tesbitine göre, `Kendi temizliği`ne çok önem veren canlıların başında geliyormuş, fareler. Üzerine bir toz bulaştığı zaman, hemen yalanır, temizlenirmiş.


Bodrum İlçesi'ne 7 günlük tatil için gelen Suudi Arabistan Prensi Abdülaziz Bin Muhammet Bin Faad Bin Al Saud ve eşi Prenses Jawahir Bin Naif Al Saud, oğlu ve yeğenleri ile birlikte çıktığı mavi yolculukta



Mısır`da El Kaide`ciler manavdan hıyar ve domates alan kadınları ölümle tehdit etmişlerdi. Neymiş efendim, hıyar, erkek tenasül uzvuna, domates de kadın tenasül uzvuna benziyormuş. Herhalde patlıcanı, kabağı, acuru bilmiyordu garipler… `The Saudia Arabia`nın El Kaide`cileri de dondurmayı yasaklamışlar. Gerekçesi de `Hz. Muhammed döneminde dondurma yokmuş` da ondan. Hz. Muhammed döneminde cep telefonu da yoktu, hoparlörlü ezan da, televizyon da, otomobil de, tren de yoktu. Hadi petkanız sıkıyorsa, onları da yasaklasanıza… Haaa uçak da yoktu, Jet-Ski de… Kendi ülkelerinde kadınların otomobil kullanmasına karşı gelen `Aslan İslamcılar`ın en ağababaları olan Prensleri, eşi ve kızları uçakla Bodrum`a geliyorlar, eşi but/baldır ortada Jet-Ski`ye biniyor. Hadi Şeyh Efendi, buna da karşı çıksana… Ve ondan sonra kalkıyorlar, `Bu korkunç varlıkları çocuklara sevdiren Mickey Mouse`un mutlaka öldürülmesi gerekir,` diyorlar. Olur Şeyh`im. Mickey Mouse`u katlederiz ve İslamiyet de kurtulur.


2 Kasım 2009 Pazartesi

Akıl yada İman

"Biz büyük bir inkılap yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük." (Ataturk)

Araf(4)
Nice memleketleri helak ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz istirahat halinde iken gelmişti. (Muhammed)

_______________________________________________________________


"Yurtta sulh, cihanda sulh." (Ataturk)


Enfal(65)
Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. (Muhammed)

Maide(5/33)
Allah ve peygamberiyle savasanlarin ve yeryuzunde bozgunculuga ugrasanlarin cezasi oldurulmek veya asilmak yahut capraz olarak el ve ayaklari kesilmek ya da yerlerinden surulmektir. Bu onlara dunyada bir rezilliktir. Onlara ahirette buyuk azab vardir.

Maide(5/35)
Ey Inananlar! Allah'tan sakinin, O'na ulasmaya yol arayin, yolunda cihad edin ki kurtulasiniz.

Tevbe(9/5)
Hurmetli aylar cikinca, puta tapanlari buldugunuz yerde oldurun; onlari yakalayip hapsedin; her gozetleme yerinde onlari bekleyin. Eger tevbe eder, namaz kilar ve zekat verirlerse yollarini serbest birakin. Dogrusu Allah bagislar ve merhamet eder.

Tevbe(9/29)
Kitap verilenlerden, Allah'a, ahiret gunune inanmayan, Allah'in ve peygamberinin haram kildigini haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarini bukup kendi elleriyle cizye verene kadar savasin.

Tevbe(9/41)
Isteyen, istemeyen, hepiniz savasa cikin. Allah yolunda mallarinizla, canlarinizla cihat edin. Bilirseniz bu sizin cin hayirlidir.

Bakara(2/ 193)
Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.



__________________________________________________________


"Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur." (Ataturk)


Bakara(272)
Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah'ın rızasını kazanmak için harcarsınız. (Muhammed)

______________________________________________________________


Mallarım milletimin ve partimindir. (ATATÜRK)

Enfâl (8/1)
"Sana savaş ganimetlerinden sorarlar; de ki: Ganimetler, Allah'ın ve Resulunundur..." (MUHAMMED)

______________________________________________________________


"Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir." (Ataturk)



Al-i İmran(32)
De ki: "Allah'a ve Peygamber'e itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kafirleri sevmez. (Muhammed)

Nahl (16)
Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.

Ahzab Suresi (36)
"Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman, mümin bir kadın ve mümin bir erkek için, o işte, kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulü'ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır."

_______________________________________________________________


"Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!" (Ataturk)


Duha(8)
Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi? (Muhammed)

Nebe/78/31-4.
Dogrusu, Allah'a karsi gelmekten sakinanlara kurtulus, bahceler, baglar, Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar ve dolu kadehler vardir. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.


_______________________________________________________________


"Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir." (Ataturk)


Ahzab(46)
Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah'ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik. (Muhammed)

_______________________________________________________________


"Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar." (Ataturk)


Enfal(70)
Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere söyle: Eğer Allah kalplerinizde (iman, ihlas, iyi niyet gibi) bir hayır (olduğunu) bilirse sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. (Muhammed)

_______________________________________________________________



"Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız." (Ataturk)

Muddesir18.
Çünkü o, düşündü taşındı, ölçtü biçti. Kahrolası nasıl da ölçtü biçti! Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti! (Muhammed)

_______________________________________________________________


"Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir." (Ataturk)

Tevbe(29)
Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah'ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslam'ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın. (Muhammed)

_______________________________________________________________


"Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır." (Ataturk)


Maide (110)
Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu. (Muhammed)

_______________________________________________________________


"Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz." (Ataturk)

Tevbe(5)
Haram aylar çıkınca bu Allah'a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. (Muhammed)

_______________________________________________________________


"Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz." (Ataturk)


Şura(51)
Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Muhammed)

_______________________________________________________________


"İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?" (Ataturk)

Bakara(282)
Güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. (Muhammed)


Ahzab (50)
Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz.

______________________________________________________________


"Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın." (Ataturk)

Nisa (34)
İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Onları (hafifçe) dövün.Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür. (Muhammed)

Bakara (223)
Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Ya Muhammed!) müminleri müjdele! *


_______________________________________________________________


"Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir." (Ataturk)

Enfal(69)
Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olarak yiyin . Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Muhammed)

_______________________________________________________________


"Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur." (Ataturk)

"Cehennemde en şiddetli azaba uğratılacak kişiler ressamlardır." (Muhammed)

_______________________________________________________________


"Bu yaban ellerde kanını döken kahraman askerler… şimdi siz barışsever bir ülkenin topraklarında yatıyorsunuz. Rahat uyuyunuz. Burada yanyana yatarken Johnnylerin ve Mehmetlerin hiç bir farkı yoktur. Ey çocuklarını uzak diyarlardan buralara gönderen anneler, gözyaşlarınızı silin. Oğullarınız bağrımızda yatıyor ve rahatlar emin olun. Hayatlarını bu ülkede kaybetmiş olmaları nedeniyle onlar en az sizin olduğu kadar bizim de çocuklarımızdır." Çanakkale savaşında ölen düşman askerler için....(Ataturk)

(Buhari, Muslim) "Allah'ın Resulünün beddua ederken isimlerini saydığı bu şahısları Bedir gününde öldürüldükten sonra alınıp Kalîb-i Bedir denilen kuyuya atıldıklarını gördüm."

Beni kureyza olayı konusunda Ayşe'nin anlattığına gore, esirlerin "kelle kesim" işi sabahtan akşama kadar sürdü, Muhammed'de bir yerde oturup infazı seyretti. Erkekler idam edilirken, kadın ve coçuklar da feryat figan edip elbiselerini, saçlarını yoluyorlardı. - Vakidi, Megazi, 2/512-517, Halebi, İnsanu'l Uyun, 2/340 -


http://rezilullah.ipbfree.com/index.php?act=idx

1 Kasım 2009 Pazar

Wafa Sultan'ın İslam Eleştirisi

WAFA SULTAN

Wafa Sultan, 1958 yılında Suriye’de Müslüman bir ailede doğmuş, halen ABD’de yerleşik ve El Cezire televizyonunda İslamcılığa karşı aldığı tavır ve geliştirdiği eleştirel düşünceyle tanınan bir kadın bilimci. Wafa Sultan, İslamcılığın dünya Müslümanlarını ilkel, gerici, baskıcı bir barbarlığa taşıdığını, insan haklarının çiğnendiği, kadınların hayvan muamelesi gördüğü toplumlar yarattığını öne sürüyor. Samuel Huntington’un ‘medeniyetler çatışması’ tezini tersten okuyan Sultan, söz konusu çatışmayı din eksenli kültürler arasında görüyor. Bütün dinlerin bağnazlıkta tavan yaptığı bir ‘Orta Çağ’ı olduğunu ve İslamiyet’in bugünkü sert (ve yanlış) yorumu İslamcılığın, Yahudiliğin 1000, Hristiyanlığın 700 yıl önce zirve yaptığı ilkel, gerici, baskıcı Orta Çağ’ına ne yazık ki yeni girdiğini varsayan biri olarak, Wafa Sultan’ın ‘Batı uygarlığı’ dediğimiz toplumsallığı biçimleyen öteki tek tanrılı iki dine fazlasıyla sübjektif bir kıyak geçtiğini düşünüyor.

Allah'ın savaş stratejisi

Allah savaş stratejisi olarak Muhammede,

"Ey. Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kafire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kafir olanlardan bin kişiye galip gelirler..." (Enfal Suresi, ayet 65).

Allah, düşündü taşındı ve karar değiştirdi.

"Şimdi Allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı 'yüz kişi bulunursa (onlardan) iki yüz kişiye galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah'ın izniyle (onlardan) iki bin kişiye galip gelir..." (Enfal Suresi, ayet 66).



Allah yahudilere de benzer ayetler göndermişti.

"Ve düşmanlarınızı kovalayacaksınız, ve önünüzde kılıçla düşe­cekler. Ve sizden beş kişi, yüz kişiyi kovalayacak, ve sizden yüz kişi on bin kişiyi kovalayacak, ve düşmanlarınız önünüzde kılıçla düşecekler. Ve yüzümü size çevireceğim ve sizi semereli edeceğim, ve sizi çoğaltacağım, ve sizinle ahdimi sabit kılacağım" (Tevrat, "Levililer", Bap 26: 79).

"Sizden bir kişi bin kişiyi kovalayacaktır; çünkü Allah'ınız Rab, size söylediği gibi, sizin için cenk eden odur" (Tevrat, "Yeşu", Bap 23: 10).



.

31 Ekim 2009 Cumartesi

Cennet taşı mı? Meteor parçası mı?

Manası kara taştır. cennette nur gibi ve bembeyaz iken dünyaya gelince insanların günahları tarafından karardığı rivayet edilir. bu yüzden bu isim verilmişitir
hz. muhammet(s.a.v.) tarafından kabe'nin yeniden inşasından sora yerine konulan, kutsal taş.

Aslında kutsal bir taş değildir. dünyaya düşen ufak bir meteordur. insanlar yukarıdan geldiği için cennetten inen taş demişler. Tanrılar gökte olduğu için meteor gökten geldiğine göre kutsal saymışlardır. Putperest inançın islama girmiş şeklidir. Diğer putperest, pagan ilkel inançlar; şeytan taşlama, namaz kılmak, kabede tavaf, oruç, sünnet, kurban... Hepsi islamda var.


Kuran'daki pagan ayetlerden bazıları
Mülk-5. ayet
" Andolsun ki biz, dünyaya en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış tanesi yaptık ve ahirette onlara alevli ateş azabını hazırladık "

Halk arasında yıldız kayması olarak bilinir. Meteorların atmosfere girince sürtünerek yanması, Kuran'da şeytanlara fırlatılan taneler olarak ifade ediliyor.

Saffat 8.ayet“Onlar, artık yüce topluluğa kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar. Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır. Ancak meleklerin konuşmalarından bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.”

9.“Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.”

10.“Onları, taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir alev sütunu düşmüştür.” Ve “Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk.

28 Ekim 2009 Çarşamba

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ ?

- Ulkemizde, Din görevlisi memur sayısının 87.000 oldugunu, Eğitim SEN'e göre 200 bin, Hükümete göre 96 bin öğretmen açığı oldugunu!
- Doktor sayısının 77.344 oldugunu,
- Her 870 kişiye 1 doktor düştügünü,
- Ulkemizde Cami sayısının 77.000 , Okul sayısının 67.000 oldugunu, Hastane sayısının 1220 oldugunu,
- Her 345 kişiye bir cami, 60 bin kişiye bir hastane düştügünü. Sağlık Ocağı sayısının 6300 olduugunu (Alt yapıdan yoksun, çoğunda hekim yok),
- İnşaatı devam 1140 cami oldugunu
- Türkiye'de hastanelerde sadece 189 bin yatak kapasitesi bulunurken, aynı anda 26 milyon kişinin camilerde namaz kılmasının mümkün olduğunu.
- Buna rağmen önümüzdeki 1-2 yıl içerisinde yeni yapılması gereken sağlık kuruluşu/hastane sayısı 30-40 arası ifade edilirken, inşaatı sürmekte olan cami sayısının 1340'a ulaştığını.[1]
- Türkiye'de her 345 kişiye bir cami düşerken, 60 bin kişiye bir hastane düştügünü.[2]
- Almanya'da 70 bin Sağlık Kuruluşuna karşı sadece 8 bin kilise, Fransa'da ise 60 bin sağlık kuruluşu ve sadece 9 bin kilise
oldugunu.

-Almanya'da 11 bin 332, Fransa'da 4 bin kütüphane varken, 70 milyon nüfusu olan Türkiye'de bu sayının sadece 1435 oldugunu.

- Turkiye'de sadece 13 ilde Devlet Tiyatrosu oldugunu,

- Diyanete bağlı Kuran Kursu sayısının ise 82 ilde mevcut olup sayısının, 3 bin 852 oldugunu,
- Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) yaptığı araştırmaya göre, 14.403 tane cami yaptırma derneğinin bulunduğu, Türkiye'de, maalesef sadece 1 opera, 11 bale, 10 heykel, 18 resim, 18 sinema, 38 tiyatro derneği bulundugunu.[3] Bu durumda , geleceğin nerede arandığını?

- Türkiye'de 14.403 Cami yaptırma ve kuran kursu derneği varken, " Dini faaliyetleri kontrol - altında tutmak icin kurulan " Diyanet İşleri Başkanlığı'na ne gerek oldugunu !

- Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 1997 yılında 66 trilyon olan bütçesinin, 2006 yılında 1.2 katrilyona çıktıgını.
- 8 Bakanlığın bütçesinin, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan daha az oldugunu.
Dört bakanlığın toplam bütçesi Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine eşit oldugunu

- 22 Üniversitenin toplam bütçesi Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine eşit olduğunu.

DİB Bütçe'sini yıllar itibariyle dokümünün:

1997 66 Trilyon 751 Milyar 962 Milyon
1998 119 Trilyon 679 Milyar 140 milyon
1999 180 Trilyon 824 Milyar 159 Milyon
2000 270 Trilyon 362 Milyar 931 Milyon
2001 302 Trilyon 130 Miyar 110 Milyon
2002 553 Trilyon 364 Milyar 200 Milyon
2003 771 Trilyon 267 milyar
2004 1 Katrilyon 126 milyon 41 bin
2005 1 katrilyon 122 trilyon 41 milyar lira
2006 1.209.692.000 YTL
2007 1.176.969.000 YTL
2008 1.221.605.000 YTL oldugunu,

DİĞER BAKANLIKLARLA BÜTÇE KARŞILAŞTIRMASININ

Diyanet İşleri Başkanlığı 1.122.203.000
IÇİŞLERİ BAKANLIĞI 783.047.000
DIŞİŞLERi BAKANLIĞI 562.643.000
BAYINDIRLIK VE iSKAN BAKANLIĞI 677.219.000
ULAŞTIRMA BAKANLIĞI 687.265.000
SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI 280.095.000
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAK. 249.296.000
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI 632.417.000
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI 404.396.000

OLDUGUNU BİLİYOR MUYDUNUZ?


ULKEMIZDE , BAZI SİYASİLER, ÇAREYİ EĞİTİMLİ VE SAĞLIKLI TOPLUM YARATMADA DEĞİL, DİYANET VE CAMİDE ARAMIŞTIR DERSEK, YANLIS BİR SAPTAMA YAPMIS OLUR MUYUZ ACABA.??

Kaynaklar;
1] Devlet İstatistik Enstitüsü verileri,
http://www.die.gov.tr/tkba/istatistikler.htm
Eğitim Sen, Eylül 2004
Eğitimin Sorunları Raporu,
Sabah Gazetesi, 15.06.2004, Fatih ERTÜRK'ün haberi.
[2] Sabah Gazetesi, 15.06.2004, Fatih ERTÜRK
[3] Ankara Ticaret Odası'nın "AB Kapısında Sivil Toplum Dosyası" konulu araştırma dosya
Tarihi Zerdüşt (Ateşgah) Tapınağı


Ateşin Azerbaycan ile yakın ilgisi var.
Buraya odlar yurdu, yani ateş ülkesi
deniyor. Azeri kelimesi de ateşe
tapan anlamına geliyor. İşte,
Azerbaycan ve Bakü'deki çok sayıda
görülmeye değer yer arasında en
önemlilerinden biri
de Ateşgah
tapınağı.
Yaklaşık 4.000 yıl
öncesi ateşperestlerin yaşadığı Bakü
civarındaki Surakhanı kasabasındakiAteşgah tapınağı Zerdüştlük için
önemli bir tapınak. Bu tapınak
medresevari yapıda ateşperestlerin
ayinlerini, günahlardan arınmak için
kendilerine işkence çektirdiklerini
simgeleyen, günlük hayatlarını
yansıtan mumyaları, resimleri,
kabartmaları görmek mümkün.
Buraya gelen Zerdüştler, çilehane
olarak adlandırılan odalarda
bedenlerine eziyet vererek
günahlarından arınacaklarına
inanırlarmış (sönmemiş kireç üstüne
yatmak ya da üstüne ağır zincirler
asmak gibi), Odaların bir kısmında
ateş tapınağını görecek biçimde
küçük pencereler var, böylece
inanlar oda içinde oturup ateşi seyrederlermiş.